der, tevhidi ilân eder. Bu dört adedi, iki adetle beraber, yalnız iki farkla, tevafuk diliyle Lâ ilâhe illâ Hû okurlar.
İşte seksen beş, yetmiş beş, altmış beş olması ve bir adedi seksen beş ve iki adedi onun yarısı olan kırka ve üçü onun nısfıHaşiye yirmiye inmesi ve birbiriyle tevafukları ve Lâfza-i Celâlin ve Kelime-i Tevhidin lem'alarını ifade etmeleri gibi, muntazam niseb-i adediye ve mânidar münasebet-ı tevafukıye bize kanaat veriyor ki, tesadüfî değil, belki alâmet-i kabul bir tevfiktir; bir tanzimdir.
Kardeşiniz
Said Nursî
- 41 -
(Risale-i Nur'a işaret eden Otuz Üçüncü Âyetin istihracına dâir Hafız Ali'nin bir fıkrasıdır.)
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ [1]* وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ * [2]
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ * [3]
Aziz Üstadım Hazretleri,
Dün akşam namazını kılarken ikinci rekâtta Fatiha-i Şerîfeden sonra
شَهِدَ اللهُ اَنَّهُ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ وَالْمَلٰۤئِكَةُ وَاُولُوا الْعِلْمِ قَۤائِمًا بِالْقِسْطِ لاَ اِلٰهَ اِلاَّ هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ * [4]
âyetini okurken, hiç düşünmediğim, akıl ve kalbimde birşey, taharrîye bir sebep