ruh-u habîs olmuş, Müslüman âlemindeki vicdan-ı umumî ve kalb-i küllîyi bozuyor. Ve avâmın taklidî olan itikadlarını himaye eden İslâmî perde-i ulviyeyi yırtıyor ve hayat-ı imaniyeyi yaşatan, an'aneyle gelen hissiyat-ı mütevâriseyi yandırıyor. Herbir Müslüman tek başıyla bu dehşetli yangından kurtulmaya meyusâne çabalarken, Risale-i Nur Hızır gibi imdada yetişti.[1] Kâinatı ihata eden son ordusunu gösterip ve ondan mukavemetsûz maddî, mânevî imdat getirmek hizmetinde harika bir emirber nefer olarak Âyetü'l-Kübrâ risalesini İmam-ı Ali (r.a.) keşfen görmüş, ehemmiyetle göstermiş.
Temsildeki sair noktaları tatbik ediniz, tâ o sırrın bir hülâsası görünsün.
Said Nursî
- 35 -
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ [2]* وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ * [3]
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفَاتِ الرَّسَۤائِلِ الَّتِى كَتَبْتُمْ وَتَكْتُبُونَ * [4]
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Onuncu Şuâ namında yazdığınız Fihristenin ikinci kısmı bana şöyle kuvvetli bir ümit verdi ki: Risale-i Nur, benim gibi âciz ve ihtiyar ve zaif bir biçareye bedel, genç, kuvvetli çok Said'leri içinizde bulmuş ve bulacak. Onun için bundan