zeyilsizdirler. Mübareklerin bu defa gönderdikleri nüshanın zeylinde Rumuzat-ı Semaniye fihristesinden noksan alınmış Sûre-i اِذَا جَۤاءَ نَصْرُ اللهِ ve اِنَّۤا اَعْطَيْنَا [1] daki on üç elif, parmakla Fatiha'da on üç elle işaretleri ve اِنَّۤا اَنْزَلْنَا işareti gibi ehemmiyetli parçalar yoktur.
Dünkü gün اَللهُ نُورُ السَّمٰوَاتِ [2] âyetine dair Yirmi Dokuzuncu Mektubun âhirinde, seyahat-i hayaliye ve seyr-i kalbî risaleciğini okudum. Ve Birinci Şuada bu âyet, Risale-i Nur'a işaretini tahattur ettim. Dedim: Bu iki nükte-i Nuriye ve تَغْرُبُ الشَّمْسُ فِى عَيْنٍ حَمِئَةٍ [3] hüccet, nükte ve haşiyesiyle beraber Mu'cize-i Kur'âniye zeyilleri içine girse münasip olur. Siz dahi münasip görseniz yazılsın. İ'câz-ı Kur'ân nüktelerine ait mühim parça bulsanız ilâve edebilirsiniz.
Altıncısı: Seksen küsur sene mânevî ve bâki bir ömrü kazandırmak sırrını taşıyan şuhur-u selâsenizi ve leyle-i Regaibinizi bütün ruhumla tebrik ediyorum.
İki üç gün evvel, Yirmi İkinci Söz tashih edilirken dinledim. Gördüm ki, içinde hem küllî zikir, hem geniş fikir, hem kesretli tehlil, hem kuvvetli iman dersi, hem gafletsiz huzur, hem kudsî hikmet, hem yüksek bir ibadet-i tefekküriye gibi nurlar var. Bir kısım şakirtlerin ibadet niyetiyle risaleleri, ya yazmak veya okumak veya dinlemekliğin hikmetini bildim. Bârekâllah dedim, hak verdim.
Bu mektuptaki beş altı meseleyi yazarken, Nur fabrikası sahibi Hafız Ali'nin mektubuyla, ihlâsta ve çalışmakta ve ince düşünmekte mümtaz Hasan Âtıf'ın mektubunu aldık. Hafız Ali'nin mektubunda, Risale-i Nur şakirtlerinde