sevkiyle ufak bir tasdîde bulundum. Son iki mektubunuzda sual buyurulan hususa cevap vermekliğim ısrarla emir buyuruldu.
سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا [1] Fakat bu ağır suale, acz ve fakrın en müntehâsında bulunan bu kardeşiniz hak ve hakikate muvafık ve mutabık bir cevap verebilmek için inâyet ve kerem-i İlâhî ve meded-i ruhaniyet-i Peygamberîye iltica eyledi. Şöyle ki:
Mübârek Sözler şüphesiz Kitab-ı Mübînin nurlu lemeâtıdır. İçinde izaha muhtaç yerler eksik olmamakla beraber, küll halinde kusursuz ve noksansızdır. Beşerin her tabakası kendi fıtrî anlayışları nisbetinde onlardan hisse-mend ve faide-mend olurlar. Şimdiye kadar tenkit olunmaması, her meslek ve mezhep ve meşrep ehline hoş gelmesi ve mülhidlerin dil uzatamayıp ebkem kalmaları, kanaatimizin sıhhatine delâlet etmeye kâfidirler.
Vazifenizin bitmediğine dair düşünebildiğim burhanlar:
Evvelâ: Bid'atların çoğaldığı bir zamanda ulemânın sükût etmemeleri lâzım geldiğine dair beyan buyurulan hadîsteki emir ve zecir.
Saniyen: Peygamberimizin ittibâına mükellef olduğunuzdan, onlar gibi müddet-i hayatınızca vazifeye devam mecburiyeti olduğu.
Salisen: Madem bu hizmet münhasıran reyinizle değil, istihdam olunuyorsunuz; nasıl Mübelliğ-i Kur'ân, Fahr-i Cihan, Habib-i Yezdân sallâllahu aleyhi ve sellem efendimiz hazretleri birgün اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ [2] ْ