kabulümde, yüksek ruhunuzdan yağan samimî şefkat, hakikî refet, halîmâne iltifat, kerîmâne hüsn-ü kabulünüz beni birtakım ümitlere, ihtiyarsız muhabbetlere sevk ve büyük sürurlara gark etti. Ancak Allah'ın en âciz, en aşağı, en günahkâr, en zâlim bir mahlûkunu arkadaşlığına kabul ve tahammül eden, bir şahsiyet-i alelâde olamayıp, kuvvetli püştibane, fütur götürmez bir mesnede mâlik olmak lâzım geldiğini teyakkun edebildim.
وَابْتَغُوا اِلَيْهِ الْوَسِيلَةَ وَجَاهِدُوا فِى سَبِيلِهِ [1]* وَحَسُنَ اُولٰۤئِكَ رَفِيقًا * [2]
Riyakârlık olmasın, selim fikrinizden, ciddî tavrınızdan, Kur'ân'a ittibâ ve temessük yolundaki doğru irşadınızdan, hakikî sözlerinizden, samimî telkininizden, umumî hayırhah hissiyatınızdan kalbime, mecruh ruhuma uzanan tîğ-i şifa, neşter-i ümidin tesiriyle dilşad ve mutmain oldum. Türlü türlü evhamın açtıkları menfezlerden, rahnedar kalan ruhuma tamam ve muvafık buldum. Zira,
وَاتَّبَعُوا النُّورَ الَّذِۤي اُنْزِلَ مَعَهُ [3]* وَالَّذِينَ يُمَسِّكُونَ بِالْكِتَابِ [4]* وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللهِ جَمِيعًا [5]* وَمَنْ يَعْتَصِمْ بِاللهِ فَقَدْ هُدِي اِلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ [6]* فَقَدِ اسْتَمْسَكَ بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰى [7]* وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْاٰنِ مَاهُوَ شِفَۤاءٌ وَرَحْمَةٌ... * [8]