âyet-i kerimesinin binler mâsadaklarından bir mâsadakı olan nev-i insanın herbir ferdine sima, ses, etvar, ahlâk gibi daha çok lâtifeler ve cihazat mevcut iken, birbirine benzemeyip, herbir şahıs bir âlem olarak, Vâhid-i Ehad-i Samed'in malı ve masnuu ve muvazzaf memuru olduğunu, bilmecburiye şuuru olana kabul ettiriyor.
Öyle de, Kur'ân-ı Hakîmin hayattar semeresi olan Sözler ve Mektubâtü'n-Nur'un herbir parçası, kendi âleminde nihayetsiz kudreti gösteren ve her mebhaslarıyla binler âlemler içinde bir âlem olan âlem-i şuhudun tılsım-ı acibini tam keşf ve halle, her risale bir muammânın miftahı ve hayattar ervâhı hükmündedir.
Bundan böyle, daha binler ihsan-ı İlâhî ve rahmet-i Sübhânî olsa, yazılsa, ihtiyaç görünüyor ve yerleri boş karanlık bir âlem gibi, o şems-i hakikat güneşinin şuâlarını bekliyorlar. Dilerim Cenâb-ı Haktan, böyle anûd bir zamanda, böyle asâ-yı Mûsâ misillû çok cihetlerle harika, fütuhata sebep olan ve inşaallah bundan böyle olacak olan Resâili'n-Nur'u teksir buyursun. Âmin, âmin, âmin…
Kusurlu talebeniz
Ali (r.h.)
• • •