- 265 -
بِاسْمِهِ * وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ * [1]
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ * [2]
Aziz, sıddık, gayyûr, ciddî kardeşlerim Re'fet Bey, Hüsrev Efendi,
Sizler çokların medar-ı intibahı oldunuz ve hüsn-ü misâl oldunuz. Es-sebebü ke'l-fâil sırrınca vasıtanızla ve size iktidâ ile hizmet-i Kur'âniyeye girenlerin kazandıkları hasenatın bir misli, inşaallah sahife-i a'mâlinize geçer. Bu defaki, isimlerini yazdığınız Hafız Bekir, Hafız Tahir, Hafız Şükrü efendileri kardeş kabul ettim; talebe olmaya da çalışsınlar. Selâmımı onlara tebliğ ediniz. Size bu defa avâm-ı mü'minîn hakkındaki keramete benzer işler nev'inden ve ma'venet-i İlâhiye tesmiye edilen iki cüz'î hâdiseyi söyleyeceğim:
Birincisi: Bir iki arkadaşımız On Dokuzuncu Mektubu yazmışlar. Birisinin dördüncü cüz'ünde salâvat-ı şerife, iki-üç sahife müstesna, üç-dört salâvattan başka bütün salâvatlar birbirine bakıyor. Ben de hayrette kalarak işaretler koydum. Diğerinde ikinci, üçüncü cüz'ünde beş-altı sahife müstesna, bütün sahifelerde salâvatları birbirine müvâzi, birbirine bakıyor, işaretler vaz ettim. Kime gösterdim, hayrette kaldı. Görenler müttefikan karar verdiler ki, umum Sözlerde mânevî i'câz-ı Kur'ân'ın bir şuâı in'ikâs ettiği gibi, On Dokuzuncu Mektuptan bilhassa Mu'cizât-ı Ahmediyenin bir nevi şuâı salâvat-ı şerife suretinde in'ikâs etmiştir. Hem görenler karar verdiler ki, Sözler'e mahsus, bilhassa On Dokuzuncu Mektuba has bir tarz-ı hat var. Eğer o tarz hatta tevfikan yazılsa, çok