- 259 -
Aziz, sıddık, müdakkik âhiret kardeşim, hizmet-i Kur'âniyede arkadaşım,
Evvelâ: Mektubunuzda, benim her mektubumun başında وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِه [1] yazılmasının hikmetini soruyorsunuz. Bunun hikmeti şudur ki:
Kur'ân-ı Hakîmin hazâin-i kudsiyesine, bana açılan en birinci kapı o olduğudur. En evvel, hakaik-i âliye-i Kur'âniyeden şu âyetin hakikati bana zahir olmuş ve ekser risalelerde, o hakikat sereyan etmiştir.
Hem bir hikmeti şudur ki: İtimad ettiğim mühim üstadlarımın mektuplarının başlarında istimal etmeleridir.
Hem mektubunuzda yedi kebâiri soruyorsunuz. Kebâir çoktur; fakat ekberü'l-kebâir ve mûbikat-ı seb'a tâbir edilen günahlar yedidir: Katl, zina, şarap, ukuk-u vâlideyn (yani kat-ı sıla-i rahim), kumar, yalancı şehadetlik, dine zarar verecek bid'alara taraftar olmaktır.
Saniyen: Bu yaz mevsiminde hakaik-i Kur'âniyeye nisbeten meyveler hükmünde tevafukata dair, hurufat-ı Kur'âniyenin nüktelerini beyan ediyorduk. Şimdi mevsim değişmiş; huruftan ziyade hakaika ihtiyaç vardır. Gelecek yaza kadar, muvakkaten o kapıyı ihtiyarımızla çalmayacağız. Fakat o hurufa ait beyanat ne derece hak olduğunu, Mevlânâ Câmî'nin Divanıyla kardeşlerimle tefe'ül ettik. Dedik: "Yâ Câmî! Bu hurufat-ı Kur'âniyeye dair beyan ettiğimiz nüktelere ne dersin?" Bir Fatiha okuyup falı açtık. İşte başta fal şu geldi: