Bu ilân, ümmet-i merhume-i Muhammediyeye, pek güzel ve pek hayırlı bir fütuhatı hazırladığını hatırlatarak, mahzun kalblerimizi şenlendirmiş, ağlayan yüzlerimizi güldürmüş, gamnâk çehrelerimize beşaşet serpmişti. Dimağımızda Asr-ı Saâdetin o câzibedar hayatını canlandırmış, güya mâziyi istikbale çevirerek, bir müddet o âlemlere ve o nezih ruhlu, ulvî düşünceli insanlar arasında yaşatmıştır.
Saniyen: Lâfza-i Celâlin mânidar ve münasebetdar tevafukatını temâşâya koyulduk. Bu tevafukat, ihtiyarsız nazarımızı kendisine çeviriyordu. İrae edilen kısımlar ve tevâzün ettirilen adetler, o kadar şirindi ki, okurken kalbimize serinlik, dimağımıza bir inkişaf, ruhumuza bir gıda veriyordu…
Vaktimizi arttırmak için, yan yazıyla yazılan Kur'ân-ı Kerîmin 15'inci sahifesine kadar 7, 8 adetler tevafukatını muhafaza ederek, 51 defa gelmesi, mektubun nihayetini asel (bal) ile bağlıyordu. Ne kadar gariptir ki, bu rakamların hem yazılmaları birdir, hem sırada kardeşlikleri birdir ve hem de sahifede gösterdikleri rakamla tevafukları birdir.
Ey sevgili Üstad,
Cenâb-ı Hak sizden çok razı olsun, yeni yeni meyveler ve fâkihelerle tagaddi suretiyle takviye-i ezhana, hem de def-i cû' suretiyle ıztıraplarımızı teskine vasıta oluyorsunuz.
Hüsrev
• • •
- 232 -
Hüsrev'in fıkrasıdır.
Sevgili Üstadım, aziz hocam, efendim hazretleri,
El ve ayaklarınızdan öperek, sıhhat ve âfiyetiniz için duacıyım. Bu hafta zarfında, yazıp ikmaline muvaffak olabildiğim yirmi altıncı ve onuncu cüzleri ve Kur'ân-ı Kerîmin tamamen yazılmasından mütevellid sürurlarımı ifade eden şu arîzamı takdim ediyorum.