Mektubun fıkraları çok faidelidirler. Ehemmiyetli, tatlı, hoş, güzel mânâlar, dersler; teşvik, teşci eder hisler vardır. Ben kendim onlardan tatlı istifade ediyorum; tembel olduğum zaman bana ehemmiyetli bir teşvik kamçısı oluyor. Her neyse... Kardeşlerim, gücenmeyiniz; bir miktardır sizlere mektup yazdığım zaman birbirinden uzak meseleleri topluyorum; her mektup bir aşure olur.
Hamisen: Ben kolu kısa, boyu kısa cübbeme razı oldum; daha birşey lâzım değil. Hüsrev'in sakosu yanımda makbul misafirdi, gönderiyorum. Validesinin bir derece kesb-i âfiyet ettiğinden çok mesrur oldum. Cenâb-ı Hak sıhhat ve âfiyet versin. Orada Hüsrev'in kardeşi Ali Hasan ve Tenekeci Mehmed Efendi ve Hafız Ahmed gibi Sözler'le alâkadar olanlara selâm ediyorum.
Kardeşiniz
Said Nursî
Nümune için gönderilen kâğıt zâyi olmuş, göremedik. Beyaz kâğıttan siz intihap edersiniz. Sulfato geldi, fakat çoktur. Mehmed Efendi bana yeniden bir levha yazması beni minnettar ediyor. Cenâb-ı Hak yazdığı herbir harfe mukabil bin sevap ihsan eylesin. Âmin, âmin.
• • •
- 230 -
بِاسْمِهِ * وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ * [1]
اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللهِ وَبَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفِ الْقُرْاٰنِ وَ اَسْرَارِهَا * [2]
Ey bu dâr-ı fânide medar-ı tesellîlerim, bu diyar-ı gurbette enîslerim ve esrar-ı Kur'âniyede beni iştiyaklarıyla konuşturan zeki, ferasetli muhataplarım,
Sizlere, yalnız bir-iki dakika temâşâ etmekle, ne derece acınacak bir halde, nâkıs bir hatla çalıştığımı ve sizin kıymettar kalemleriniz, ne kadar bana