bir cilve-i hayat-ı sermedî olduğundan mec'uldür. Bu cihetle, mahlûktur denilemez. Fakat Sa'd, Makasıd ve Şerhu'l-Makâsıd'da, bütün muhakkıkîn-i İslâmın icmâına ve âyât ve ehâdîsin nusûsuna muvafık olarak, "O kanun-u emir, vücud-ı hâricî giydirilmiş, sair mahlûkat gibi mahlûk ve hâdistir" demiştir. Sa'd'ın ezeliyet-i ruha kail olmadığına bütün âsârı şahittir.
ٌلَيْسَتْ بَيْنَهَا وَبَيْنَ اللهِ نِسْبَة [1] demesi, hulûl gibi bâtıl bir mezhebin reddine işarettir. Hayvânâtın ruhları dahi bâkîdir; kıyâmette yalnız cesetleri fenâ bulur. Mevt ise fenâ değil, belki alâkanın kesilmesidir. وَلاَ سَبَبَ [2] demesi, esbâb-ı zahiriyenin tavassutu ve Azrail aleyhisselâmın kabz-ı ervâh hususundaki münâcâtı bahsinde denildiği gibi, ruhun doğrudan doğruya perdesiz, vasıtasız icad edilmesine işarettir. اِسْتَقَلَّتْ بِذَاتِهَا [3] demesi, beka-yı ruh ispatında denildiği gibi, "Ceset ruha dayanır, ayakta kalır. Ruh ise bizâtihî kaimdir. Ceset harap olursa daha ziyade serbest olur, melek gibi göğe uçar" demektir ve bâtıl bir mezhebin reddine işarettir.
• • •
(Hususî kısmı)
Haşre dair, Sûre-i Rûm'da.. وَمِنْ اٰيَاتِهِ... وَمِنْ اٰيَاتِهِ... وَمِنْ اٰيَاتِهِ ... haşrin, ayrı ayrı çok kuvvetli burhanlarını mu'cizâne beyan eden o âyetlerin ilhamı ile,