پ سْ اِشَارَتْ دِهَدْ اَزْحَالَتِ آ تِى جِهَانْ .... هَرْ چ هِ دِيدَ سْتْ بِكُفْتَسْتْ بَيَانِ مَسْنُونْ
كُفْتِ دَرْ نَظْمِ تَجَلّٰى كِه شَوَمْ حِرْزِ مُرِيدْ ....اَزْ شَرُو فِتْنَه نِكَهْبَانِ مُرِيدَمْ مَأْمُونْ
كَرْدَه اَزْ فِتْنَهِ جَنْكِيزُو هُلاٰكُو اِخْبَارِ .... بِنْكَرَدْلِيكِ رُمُوزِ سُخَنَشْ تَا بِكُنُونْ
خَبَرِ فِتْنَهِ اِينْ دَورْ زُنُطْقَشْ پ َيْدَا .... يَافِتَه اَزْ رَمْزِ اُو اَرْبَاب يَقِينْ سَرْفُزُونْ
فِتْنَه دَوْرِ كِنُونْ چ ُونْكِه زِحَدْ اَفْزُو نَسْتْ ....زِشِرَارِ شَرُّو فِتْنَه شُدَه جَيْحُونِ هَامُونْ
اَهْلِ دَانِشْ هَمَه سَرْجَيْبِ قَبَامِيْكَرْدَنْذ عَرْص .... َهِ دِينِ زِمَرْدَانْ شُدَه خَالِى مَشْحَونْ
دِيدَهِ دَهْرِنَدِيدَسْتْ بَدْبِينْ دَغْدَغَه هِي چ ْ ...مِى رَوَدْرُودِ فِرَاتْ خَلْقِ هَمَه تَشْنَه نُمُونْ
دَرْهَمَه هِي چ ْ عَصْرِ فِتْنَهِ اِينْ دَوْرِ نَبُودْ .... اَكْثَرِ خَلْقِ شُدَه حَالِ زَمَانْرَا مَفْتُونْ
مُلْحِدَانْ رُوزُ شَبِ اِيجَادِ فِتَنْ مِى كَرْدَنْدْ .... زَهْرِ خَنْدَ نَكُنَدْ بَلْكِه بِكِرْيَدْ مَجْنُونْ
بَرْبَدِينْ فِتْنَه اُو شَرْ حَضْرَتِ اُسْتَادِ سَعِيدْ ………جَبْهه بِكِرِفْتْ خُوشَامَرْدِ سَعَادَتْ مَقْرُونْ
تِيغْ سَرْتِيزِ شُدَه دَرْكَفِ اُو چ ُونْكِه قَلَمْ ....كِلْكِ اُوزُمْرَهِ اِلْحَادِ هَمَه كَرْدَه زَبُونْ
هَيْبَتِ دِينِ زِكُفْتَارِ خُوشَشْ پ َيْدَا شُدْ .... هَرْكِه اِينْ نُورِ نَبِينَدْ شَوَدْ اِذْعَانَشِ دُونْ [1]
21- O, cihanın geleceğinden haber verir. O, ne görmüşse o şey olmuş. Yasal bir açıklama olarak…
22- Parlak bir nazımla, "Kötülük ve fitneden müridimi koruyan emin bir sığınak olurum." dedi.
23- Cengiz ve Hülâgu'nun fitnesinden bahsetmiş. Onun sözünün remzi günümüze kadar bakıyor.
24- Bu devrin fitnesinin işareti, Onun sözlerinden anlaşılıyor. Yakîn ehli, Onun remzinden birçok sır bulmuştur.
25- Bu devrin fitnesi, haddinden fazla olduğundan dolayı, kötülerin şer ve fitneleri Hâmûn (çölünün) Ceyhûn'u (nehri) gibi olmuş.
26- İlim ehli, hepsi derin derin düşünüyorlardı, din sahası Allah dostlarından bomboştu.
27- Feleğin gözü, (böyle) bedbinlik dolu bir kargaşa (ortamı) görmemiştir. Fırat nehri akıp durduğu halde, halkın tümü susuzluk çekiyor.
28- Hiçbir asırda, bu asrın fitnesi mevcut değildi, halkın çoğu asrın (kötü) gidişatına kapılmıştı.
29- Mülhidler gece gündüz fitne çıkarıyorlardı. Halk çiçek gibi gülmezdi. Belki mecnun gibi ağlardı.
30- Bu fitne ve şerre karşı Hz. Üstad Said cephe aldı, saadet vesilesi ne mutlu insandır O.
31- Onun elindeki kalem, ucu keskin olmuş kılıç gibidir. Onun kalemi, mülhidler güruhunun hepsini zebûn ve perişan etmiştir.
32- Dinin heybeti, Onun hoş sözlerinden (yeniden) ortaya çıkmıştır. Bu nuru görmeyenin anlayışı kıt olur.