اٰنْ چ ِه مَاضِيِسْتْ بِخَوانَنْدِ بَدِلْ هَمْ چ ُوكِتَابْ ... حَالُ وَآِ تِى هَمَه يَكْ شِيوَه شَوَدْكُفُّ و كُمُونْ
دِلِ شَانْ آيِينَهِ اٰيَتِ لَوْحِ مَحْفَوظْ .... زَانْ سَبَبْ نِهَانْ اَزْدِلْ شَانْ كُنْ فَيَكُونْ
اٰنْ چ ِه دِيدَنْدُو بِكُويَنْدْ خُدَا آمُوزَدْ ..... آلَتُ و قُدْرَتِ حَقَّنْدْ مُكَمَّلْ مَوْزُونْ
هَانْ دَرْ نُسْخَهِ تَوْرَاتْ ثَنَاىِ مَحْمُودْ .... هَانْ دَرْ لَوْحِ زَبُورْ وَصْفِ مَسِيحَا اَفْزُونْ
وَصْفِ اَصْحَابِ مُحَمَّدْ هَمَه دَرْ اِنِجِيلَسْتْ .... اِينْ چ ِه بِنِيشْ هَمَه اَزْوَحْىِ خُدَاىِ بِي چ ُونْ
بَازِ دَرْ اَهْلِ وَلاَيَتْ تُو بِينِى اِينْ رَازْ .... دَادَه اَزْ خَبَرِآ تِى پ َيَامِ مَقْرُونْ
خَبَرِ كُلْشَنِى مِى دَادْ جَلاَلِ رُومِى .... شَيْخِ اَكْبَرْ خَبَرِ مِصْرِى دِهَدْ اَمْرِ بَكُونْ
اَحْمَدِ جَامْ دِهَدْ اَزْ اَحْمَدِ فَارُوقِى خَبَرْ .... مَنْ كُدَا مَشْ بِشُمَارَمْ كِه زِاَعْدَادِ فُزُونْ
هَرْيَكِى كُفْتَهْ خَبَرْ رَمْزُو اِشَارَتْ كَرْدَنْدْ .... پ ِيشيَانْ اَزْ پ َسِبَانِ دَادَه نِشَانِ سَيَكُونْ
بَاخُصُوصْ مَرْدِ خُدَاحَضْرَتِ عَبْدُ الْقَادِرْ .... غَوْثِ اَعْظَمْ قُطْبِ دَائِرَهْ كُنْ فَيَكُونْ [1]
10- Geçmişte olanı, gönüllerinde bir kitab gibi okurlar, hâl ve gelecek hepsi aynı şekilde, onların derûnundadır.
11- Onların gönülleri, levh-i mahfuzda (mevcut) âyetlerin aynasıdır, o sebepten "Ol" deyince "olur" sırrı gönüllerinde gizlidir.
12- Gördüklerini ve söylediklerini (onlara) Allah öğretiyor, (onlar), Hakkın mükemmel ve ölçülü kudreti ve aletidirler.
13- İşte Tevrat sahifelerinde Mahmud'un övülmesi ve işte Zebur sahifelerinde Mesih'in ziyadesiyle vasfı.
14- Hz. Muhammed'in ashabının vasfı hepsi İncil'dedir, hepsi eşi ve benzeri olmayan (Allah'tan gelen) ne güzel görüşlerdir.
15- Bu sırrı, ehl-i velâyetten her zaman görürsün, gelecekten ve halden haber vermişlerdir.
16- Celâl-i Rumî, Gülşenî'nin haberini veriyordu, Şeyh-i Ekber ise, Mısrî'nin haberini verir...
17- Ahmed-i Camî, Ahmed-i Fârukî'den haber veriyor, ben hangisini sayayım, zira, sayılmayacak kadar çoktur.
18- Her biri bir haber söylemiş, remz ve işaret vermişlerdir, eskiler, sonra gelenlerden "olacak" diye müjde verdiler.
19-20- Özellikle, Allah adamı Hz. Abdülkadir, Gavs-i Âzam, "ol" der "olur" dairesinin kutbu, cihanın geleceğinin haberini vermiş, her ne görmüş ise münasip bir beyanla söylemiştir.