tâlim etti. Bâki, dâimî ve sermedî, saâdetli hayatı tedris etti. Şahsen bu Nurlar olmasaydı, halim ne olacaktı? Ya Nurlara erişmeseydim, ne yapacaktım? Ya bu Nurların neşrine alâ kaderi't-tâketi ve'l-imkâni, lûtf-u İlâhîyle çalıştırılmasaydım, bütün kazancım mâsiyet ve kara yüzle, perişan halle, nasıl dergâh-ı İlâhiyeye çıkacaktım? Elhamdü lillâh, sümme ve sümme elhamdü lillâh, niyet-i hâlise ve cüz-ü lâyetecezzâ kabilinden olan Kur'ânî hizmet sebebiyle, bu abd-i pür-taksîr de inşaallah duanızla rahmet-i İlâhiyeye nâil olur ümidindeyim.
Hulûsi
• • •
- 93 -
Sabri'nin bir fıkrasıdır.
بِاسْمِهِ * وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ * [1]
Efendim, hiç şek ve şüphem kalmadı ki, nur nurdan seçilemediği gibi, Nur deryasının nurânî talebeleri de, nerede olursa olsun hepsi bir gayede, umumî bir zihniyette, yekdiğerlerine rekabetleri yok, daima birbirinin evsâf-ı mümtazesiyle müftehir ve mübâhî, samimiyet ve vefa hususunda, rüfekasını şahsına tercih eder, bir emelde bulunmaları yegâne emel ve gayeleri olan "tevhid"in bir alâmet-i mümtaze ve fârikası olan ittihad ve tesanüd-ü hakikîye ve meşruayı kalen ve fiilen ve hâlen göstermeleriyle sabittir ki, bu hal bir alâmet-i muvaffakiyettir.
Talebeniz
H. S.