2. Takdimiyle hasrı ifade eden بِاْلاٰخِرَةِ [1] kelimesi, bazı ehl-i kitabın iman ettikleri âhiret, hakikî bir âhiret olmadığına târizdir. Çünkü, onların
لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ اِلاَّۤ اَيَّامًا مَعْدُودَةً [2] âyet-i kerimesinin hikâye ettiği gibi, "Cehennem ateşi, bizi daima yakacak değil ya! Ancak birkaç gün yakacaktır" gibi sözleriyle ve bir cihette lezaiz-i cismaniyeyi nefiy ve inkâr ettiklerinden anlaşıldığına göre, bildikleri âhiret, mecazî bir âhiret imiş.
3. Malûm ve mâhut olan şeye işaret için vaz edilen اَلْ edatı, bütün kütüb-ü semâviyenin lisanlarında deveran eden mâhut âhirete işarettir. Veyahut mezkûr delâil-i fıtriye ile akılların gözleri önünde hazır olan ve âhiret ile anılan hakikate işarettir.
4. Mukadder bulunan neş'enin sıfatına âhiret tabiri, zihinleri neş'e-i ûlâya çevirip, ondan neş'e-i uhrâya bil'intikal, imkân yolunu göstermek için ihtiyar edilmiştir.
5. Yakîn ile beraber tasdiki birlikte ifade eden يُؤْمِنُونَ [3] kelimesine bedel يُوقِنُونَ [4] tabiri, haşir meselesi şek ve şüphelere bir mahşer ve bir mecma' olduğu için, tasdikten fazla îkan ve yakîn daha ehemmiyetli olduğuna işarettir. Veya ehl-i kitabın iddia ettikleri iman, yakînden hâli olduğundan, onların imanı, iman olmadığına işarettir.
ba