Onuncu burhan: Bu burhan, binlerce burhanları müçtemidir. Bu burhanları, çok âyetler tazammun etmişlerdir.
Evet, Kur'ân-ı Kerim, çok âyetlerinden haşre nâzır pencereler açmıştır.
Ezcümle, وَقَدْ خَلَقَكُمْ اَطْوَارًا [1] âyetiyle, saadet-i ebediyeye yol açan bir kıyas-ı temsilîye işaret etmiştir.
Kezâlik, وَمَا رَبُّكَ بِظَلاَّمٍ لِلْعَبِيدِ [2] âyet-i kerimesiyle, o saadeti gösteren bir kıyas-ı adlîye işaret etmiştir.
Birinci âyetle işaret edilen kıyas-ı temsilî: Evvelâ insanın vücuduna bak. Nasıl tavırdan tavıra, yani nutfeden alakaya, alakadan mudgaya, mudgadan et ve kemiğe, et ve kemikten insan suretine bir kast, bir irade ve bir ihtiyar altında mahsus kanunlarla, muayyen nizamlarla, muntazam hareketlerle intikal ettiğini ve kalıptan kalıba girip çıktığını gör.
Sonra insanın bekàsına dikkat et. İnsan, bu vücut libasını her sene değiştirir. Bu vücut değişmesi, bedendeki hüceyratın yıkılıp yapılmasıyla olur. Bu tamirat da, bütün âzânın erzak mahzeni hükmünde olan Cenâb-ı Hakkın bir kanun-u mahsusla ihzar ettiği o madde-i lâtifeden alınan ecza ile yapılır.
Sonra o madde-i lâtifenin ahvaline bak. Nasıl âzânın ihtiyaçlarına göre muayyen bir kanunla taksim edilir ve bedenin her tarafına mahsus bir nizamla muntazaman dağıtılır.
Yine şâyân-ı dikkattir ki, o madde-i lâtife, dört matbahta pişirildikten sonra ve dört inkılâptan geçtikten sonra ve dört süzgeçten tasfiye edildikten sonra rızık olarak taksim edilir.
Hem yine şâyân-ı dikkattir ki, o madde-i lâtife, yemeklerin ruhu ve hülâsasıdır. O yemekler âlem-i anasırda dağınık menbalardan muntazam bir düstur ile, mahsus bir nizam ile cem' ve tahsil edilirler.