Ve keza, يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ [1] sadefinde bulunan imanın rükünlerini beyan etmek için, icmalden sonra tafsile geçmiştir. Çünkü bu âyet; kitaplara, kıyamete sarahaten; rusül ve melâikeye zımnen delâlet eder.
Kur'ân-ı Azimüşşan burada وَالْمُؤْمِنُونَ بِالْقُرْاٰنِ [2] gibi îcazlı ifadeleri terk edip, وَالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ [3] ile itnabı ihtiyar etmiştir. Şu itnab, bu makamı yüksek nükte ve letâifle tezyin etmek için ihtiyar edilmiştir.
1. Esmâ-i mevsûle ve müphemeden bulunan اَلَّذِينَ burada hükmün medârı ve maksadın esası, iman sıfatı olduğuna ve mevsûfu ile sâir sıfatları iman sıfatına tâbi ve altında görünmez bir durumda olduklarına işarettir.
2. Yalnız bir zamanda sübutu ifade eden مُؤْمِنُونَ [4] kelimesine bedel, fiil sigasıyla يُؤْمِنُونَ [5] tabiri, nüzul ve zuhur tekerrür ettikçe imanın teceddüt ettiğine işarettir.
3. İphamı ifade eden مَا iman-ı icmâlînin kâfi geldiğine ve imanın, hadîs gibi bâtınî ve Kur'ân gibi zâhirî vahiylere şâmil olduğuna işarettir.