4. Şu harflerin taktîi, harf ve lâfızların hâvi oldukları kıymet, yalnız ifade ettikleri mânâlara göre olmayıp, ilm-i esrarü'l-hurufta beyan edildiği gibi, adet ve sayılar misillu harflerin arasında fıtrî münasebetlerin bulunduğuna işarettir.Haşiye
5. ا لۤمۤ taktîiyle, bütün harflerin esas mahreçleri olan "halk, vasat, şefe" mahreçlerine işarettir. Ve zihinlerin nazar-ı dikkatini şu mahreçlere çeviriyor ki, zihinler, gerek bu üç mahreçte, gerek bunlara bağlı küçük küçük mahreçlerde lâfızların ve harflerin nasıl vücuda geldiklerini hayret ve ibretle mütalâa etsinler.
Ey zihnini belâgatin boyasıyla boyayan arkadaş! Bu letaifi sıkacak olursan, هٰذَا كَلاَمُ اللهِ [1] içinden çıkacaktır.
DÖRDÜNCÜ MEBHAS: الۤمۤ emsaliyle beraber, terkip şeklinden takti' suretinde zikirleri, bu şeklin müstakil olup hiçbir imama tâbi olmadığına ve hiç kimseyi taklit etmiş olmadığına ve üslûpları acip, çeşitleri garip yeni saha-i vücuda gelen bir bedîa olduğuna işarettir. Bu mebhasta da birkaç letâif vardır.
1. Hatip ve beliğlerin âdetindendir ki, mesleklerinde daima bir misale tâbi oluyorlar ve bir örnek üzerine nakış dokuyorlar ve işlenmiş bir yolda yürüyorlar. Halbuki, bu harflerden anlaşıldığına nazaran, Kur'ân hiçbir misale tâbi olmamıştır[2] ve hiçbir nakş-ı belâgat örneği üzerine nakış yapmamıştır ve işlenmemiş bir yolda yürümüştür.
2. Kur'ân, baştan aşağıya kadar, nâzil olduğu heyet üzerine bâkidir. Bu kadar Kur'ân'ı taklit etmeye müştak olan dostlar ve mütehâcim düşmanlara rağmen, şimdiye kadar Kur'ân'ın ne taklidi yapılmış ve ne de bir misali gösterilmiştir.