S - Dalâlet yerine يُضِلُّ [1] hidayet yerine يَهْدِى [2] yani masdardan fiile olan udulden maksat nedir?
C - Fiil-i muzâri, teceddüd ve istimrara delâlet ettiğinden, yirmi üç sene devam eden nüzul-ü Kur'ân'ın parça parça teceddüdü nisbetinde, onların zulmet-i küfriyelerine kat kat zulmetlerin ilâvesine sebebiyet verdiğine, mü'minlerin de nüzulün teceddüdü nisbetinde nur-u imanlarının derece derece yükselmesine bâis olduğuna işarettir.
Ve keza, bu cümle مَاذَا اَرَادَ اللهُ [3] ilâ âhir, cümlesiyle işaret edilen istifhama cevap olduğu için, her iki fırkanın vaziyetlerini beyan etmek icap etmiştir. Ve bu icaba binaen, masdara tercihan fiil zikredilmiştir. Yani bir fırkanın vaziyeti dalâlet, ötekisinin de hidayettir.
كَثِيرًا [4] Evvelki كَثِيرًا 'dan kemiyet ve adetçe çokluk irade edilmiştir.
İkinci كَثِيرًا 'dan keyfiyet ve kıymetçe çokluk kastedilmiştir. Ve aynı zamanda, Kur'ân'ın nev-i beşere rahmet olduğunun sırrına işarettir.
Evet, insanların az bir kısmının fazilet ve hidayetlerini çok görmek ve göstermek, Kur'ân'ın beşere karşı merhametli ve lütufkâr olduğunu gösterir.
Ve keza, bir fazilet sahibi, bin faziletsize mukabildir. Bu itibarla, fazileti taşıyan, az olsa da çok görünür.
وَمَا يُضِلُّ بِهِۤ اِلاَّ الْفَاسِقِينَ [5] Evvelki cümlede mutlak ve müphem olarak