وَاَمَّا الَّذِينَ كَفَرُوا [1] Bu اَمَّا evvelki اَمَّا gibi mâkabllerindeki icmâli tafsil etmekle, tahkik ve tekidi ifade ediyor.
اَلَّذِينَ كَفَرُوا [2] 'nun اَلْكَافِرُونَ [3] kelimesine tercihan zikredilmesi, onların bu inkârı, kalblerinde rüsuh peydâ eden küfürden neş'et ettiğine ve onun için onları yine küfre götürdüğüne işarettir.
Evvelki cümledeki يَعْلَمُونَ [4] 'nin mutabakatı için burada فَلاَ يَعْلَمُونَ [5] denmesi münasip iken, onun yerine zikredilen فَيَقُولُونَ [6] îcaz ve ihtisar için mukadder olan hallerden kinayedir.
Takdir-i kelâm: "Küfrü olan adam, hakikati bilmez, tereddüde düşer, inkâra girer, istifham şeklinde istihkar eder, hakir görür."
Ve keza, kendileri dalâlette oldukları gibi, ağızlarıyla halkı da dalâlete sürüklediklerine işarettir.
يُضِلُّ بِهِ كَثِيرًا وَيَهْدِى بِهِ كَثِيرًا [7] Bu cümleden evvelki cümlede اَلَّذِينَ اٰمَنُوا [8] mukaddem olduğuna nazaran, burada ona münasip olan يَهْدِى بِهِ [9] nin takdimi lâzımken, يُضِلُّ بِهِ takdim edilmiştir. Çünkü bu kelâmdan maksat, inkâr edenlerin itirazlarını reddetmektir. Buna binaen, يُضِلُّ بِهِ kesb-i ehemmiyet ettiğinden, takdim hakkını kazanmıştır.