sanki lâtiftir. Mütekellimin kastı onda durmuyor, mef'ule geçiyor. Masdar olan ضَرْبَ [1] ise, isimdir. İsim, müstakil ve sabit olduğu için, sanki kesiftir. Mütekellimin kastını cezb edip, mef'ule vermemesi ihtimali vardır. Binaenaleyh, اِنَّ اللهَ لاَ يَسْتَحْيِۤى اَنْ يَضْرِبَ مَثَلاً [2] denilmemiş olsaydı, اِسْتِحْيَا mahalli ضَرْبَ olurdu. Halbuki istihyânın mahalli, بَعُوضَةً [3] 'dir.
﴾ مَثَلاً [4] ﴿ Bundan murad, temsilin hâsiyeti olan aklî birşeyi hissî birşeyle ve aslı olmayan mevhum birşeyi muhakkak ve mevcut olan birşeyle ve gaip olan bir şeyi, hâzır birşeyle tasvir etmektir.
مَثَلاً 'deki tenkirden anlaşılır ki, burada medâr-ı nazar, bizzat meselin zâtıdır, sıfatları değildir. Sıfatları ise makamın iktizasına veya mümessel-i lehin haline havale edilmiştir.
﴾ مَا ﴿ tâmimi ifade ettiğinden, kaidenin umumî olduğuna işarettir ki, cevap yalnız onların itiraz ettikleri şeye münhasır kalmasın.
﴾ بَعُوضَةً ﴿ Pek çok küçük ve hakir şeyler ve hayvanlar bulunduğu halde بَعُوضَةً 'nin tahsisi, inde'l-büleğa temsil için istimali çok olduğuna binaendir.