BİRİNCİ MESELE
Enbiya-i sâlifînde nübüvvete medar ve esas tutulan noktalar ve onların ümmetleriyle olan muameleleri hakkında—yalnız zaman ve mekânın tesiriyle bazı hususat müstesna olmak şartıyla—yapılacak tam bir teftiş ve kontrol neticesinde, Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâmda daha ekmel, daha yükseği bulunmakta olduğu tahakkuk eder. Binaenaleyh, nübüvvet mertebesine nail olanların heyet-i mecmuası, mu'cizeleriyle ve sair ahvalleriyle, lisan-ı hal ve kal ile, nev-i beşerin sinni, kemale geldiğinde "Üstadü'l-Beşer" ünvanını taşıyan Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâm'ın sıdk-ı nübüvvetine ilân-ı şehadet etmişlerdir. O Hazret de (a.s.m.), bütün mu'cizeleriyle Sâniin vücut ve vahdetini, nurlu bir burhan olarak âleme ilân etmiştir.
İKİNCİ MESELE
O zâtın (a.s.m.) evvel ve âhir bütün ahvâl ve harekâtı nazar-ı dikkatten geçirilirse, herbir hareketi, herbir hali harikulâde değilse de onun sıdkına delâlet eder. Ezcümle: "Ğar" meselesinde, Ebu Bekri's-Sıddık ile beraber halâs ve kurtuluş ümidi tamamıyla kesildiği bir anda لاَ تَخَفْ اِنَّ اللهَ مَعَنَا "Korkma, Allah bizimle beraberdir" diye Ebu Bekri's-Sıddık'a verdiği tesellî ve tavk-ı beşerin fevkinde bir ciddiyetle, bir metanetle, bir şecaatle, havfsız, tereddütsüz gösterdiği vaziyet, elbette sıdkına ve nokta-i istinadı olan Hâlıkına itimad ettiğine güneş gibi bir burhandır.
Kezalik, saadet-i dareyn için tesis ettiği esaslarda isabet etmiş olduğu ve izhar