3. Mükelleflerin, zaman ve mekânca hitabın vakit ve mahallinden ırak bulunduğuna,
4. İnsanların derece-i gafletlerine işarettir.
Muzafun ileyhsiz zikredildiğinden, umumî bir tevessümü ifade eden اَىُّ kelimesi, hitabın umum kâinata şâmil olup, yalnız farz-ı kifaye suretiyle haml-i emanete ve ibadete insanların tahsis edilmiş olduklarına işarettir. Öyle ise ibadette insanların kusurları umum kâinata tecavüzdür.
Sonra, اَىُّ kelimesinde bir icmal ve bir ipham vardır; çünkü izafesiz zikredilmiştir. Onun o ipham ve icmâli, نَاسْ [1] kelimesiyle izale ve tafsil edildiğinden, aralarında bir icmal ve tafsil cezaleti meydana gelmiştir.
هَا: اَىُّ 'nün muzafun ileyhine ıvaz olmakla beraber, يَا edatiyle çağrılanları tenbih içindir.
﴾ نَاسْ ﴿ aslında nisyandan alınmış bir ism-i fâildir; vasfiyet-i asliyesi mülâhazasıyla insanlara bir itâba işarettir. Yani, "Ey insanlar! Niçin misak-ı ezelîyi unuttunuz?"
Fakat bir cihetten de insanlara bir mâzeret yolunu gösteriyor. Yani, "Sizin o misâkı terk etmeniz, amden değil; belki sehiv ve nisyandan ileri gelmiştir."
﴾ اُعْبُدُوا [2] ﴿ nidaya cevaptır. Mü'min, kâfir, münafık olan geçen tabakalar