sebat etmeye emirdir. Orta derecedeki mü'minlere nazaran, ibadetin arttırılmasına emirdir. Kâfirlere göre, ibadetin şartı olan iman ve tevhid ile ibadetin yapılmasına emirdir. Münafıklara nazaran, ihlâsa emirdir. Binaenaleyh, اُعْبُدُوا [1] 'nun ifade ettiği ibadet kelimesi mükellefîne göre müşterek-i mânevî hükmündedir.
﴾ رَبَّكُمْ ﴿ Yani: "Sizi terbiye eden ve büyüten Odur. Ve sizin mürebbîniz Odur. Öyleyse, siz de Ona ibadet etmekle abd olunuz!"
Ey arkadaş! Vakta ki Kur'ân-ı Kerim ibadeti emretti. İbadet ise üç şeyden sonra olabilir.
Birincisi: Mâbudun mevcut olmasıdır.
İkincisi: Mâbudun vâhid olmasıdır.
Üçüncüsü: Mâbudun ibadete istihkakı bulunmasıdır.
Kur'ân-ı Kerim, o üç mukadder suale işaret etmekle beraber, şartlarının delillerini de zikrederken, Mâbudun vücuduna dair olan delilleri iki kısma ayırmıştır.
Birisi: Hariçten alınan delillerdir ki, buna "âfâkî" denilir.
İkincisi: İnsanların nefislerinden alınan burhanlardır. Buna, "enfüsî" tesmiye edilir. Enfüsî olan kısmını da, biri nefsî, diğeri usulî olmak üzere iki kısma taksim etmiştir.
Demek, Mâbudun vücuduna üç türlü delil vardır: âfakî, nefsî, usulî.
Evvelâ, en zahir ve en yakın olan nefsî delile ﴾ اَلَّذِى خَلَقَكُمْ [2] ﴿ cümlesiyle, usulî delile de ﴾ وَالَّذِينَ مِنْ قَبْلِكُمْ [3] ﴿ cümlesiyle işaret etmiştir. Sonra, ibadet insanların hilkat ve yaratılışına tâlik edilmiştir.