Halbuki bunlar birbirlerine zıt olduklarından, içtimaları caiz değildir. Fakat, câzibe ve dâfia kanunlarından maksat, "âdetullah" ile tâbir edilen kavanin-i İlâhiye ise ve tabiatla tesmiye edilen şeriat-ı fıtriye ise, câizdir. Lâkin, kanunluktan tabiata, vücud-u zihnîden vücud-u haricîye, umur-u itibariyeden umur-u hakikiyeye, âlet olmaktan müessir olmaya çıkmamak şartıyla makbuldür. Aksi takdirde caiz değildir.
Ey arkadaş! Misal olarak gösterdiğim o küçük hurdebinî hayvancığın, yani mikrobun büyük fabrikasındaki nizam ve intizamı aklın ile gördüğün takdirde başını kaldır, kâinata bak. Emin ol ki, kâinatın vuzuh ve zuhuru nisbetinde, o yüksek nizamı, kâinatın sahifelerinde pek zahir ve okunaklı bir şekilde görüp okuyacaksın.
Ey arkadaş! Kâinatın sahifelerinde "delilü'l-inâye" ile anılan nizama ait âyetleri okuyamadıysan, sıfat-ı kelâmdan gelen Kur'ân-ı Azimüşşanın âyetlerine bak ki, insanları tefekküre dâvet eden bütün âyetleri, şu delilü'l-inâyeyi tavsiye ediyorlar. Ve nimetleri ve faideleri sayan âyetler dahi, delilü'l-inâye denilen o yüksek nizamın semerelerinden bahsediyorlar. Ezcümle, bahsinde bulunduğumuz şu âyet
اَلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ اْلاَرْضَ فِرَاشًا وَالسَّمَۤاءَ بِنَۤاءً وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَۤاءِ مَۤاءً فَاَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ * [1]
cümleleriyle, o nizamın faidelerini ve nimetlerini koparıp insanlara veriyorlar.
Delil-i İhtirâî: Mezkûr âyetin Sâniin vücut ve vahdetine işaret eden delillerinden