İhtar: Herkesin bildiği مَطَرٌ [1] kelimesine, melûf olmayan صَيِّبٌ [2] kelimesinin tercihen zikredilmesi; o yağmurun katreleri güya birer musibet olup, onların ruh ve canlarına mermi gibi kasten atıldığına işarettir.
Sonra, yağmur, çıplak olan semâ cihetinden yağdığı herkesçe malûm olduğu halde ﴾ مِنَ السَّمَۤاءِ [3] ﴿ kaydıyla takyid edilmesi, ıtlak içindir. Yani, semâ kaydıyla yapılan tahsis, tamim içindir. Evet semânın kaydından anlaşılır ki, o yağmur bütün semânın ufkunu tutmuş, umumî bir şekilde yağıyor. Hiçbir yer o yağmurdan hâli kalmıyor. Evet مَا مِنْ دَۤابَّةٍ فِى اْلاَرْضِ وَلاَ طَۤائِرٍ يَطِيرُ بِجَنَاحَيْهِ [4] cümlelerinde dahi دَۤابَّةٍ [5] 'nin فِى اْلاَرْضِ [6] ile, طَۤائِرٍ [7] 'in يَطِيرُ [8] ilâahir ile takyidleri, ıtlak ve tamim içindir.
Müfessir ünvanı taşıyan bazı adamlar, yağmur vesaire gibi yağan şeylerin semânın cirminden yağdığına zahip olmuşlar ve kocaman bir denizin de semâda bulunduğunu ilâve etmişler. Onları bu zehaba sevk eden, Kur'ân-ı Kerimin birkaç yerinde مِنَ السَّمَۤاءِ [9] kelimesinin bulunmasıdır. Halbuki, ashab-ı tahkik ve erbab-ı belağatçe en uygun mânâ مِنْ ile سَمَۤاءِ [10] arasında جِهَةِ 11 lafzının takdiriyle, yağmurların semâ cirminden değil, semâ cihetinden nâzil olduğuna hükmetmektir.