مَاحَوْلَهُ [1] dehşetin her dört taraftan ihata eylediğine ve ziya ile cihât-ı sitteden hücum eden zararlardan tahaffuz etmek lüzumuna işarettir.
ذَهَبَ [2] Bu kelime ile اَضَۤاءَتْ [3]kelimesi arasındaki lüzum meselesi geçmiştir; oraya bakılsın.
ذَهَبَ اللهُ [4] Zehabın Allah'a isnadı, iki cihetten reca ve ümitlerinin kesik olduğuna işarettir. Birincisi: Âfet, semâvî olduğundan, def'i mümkün değildir. İkincisi: O âfet, kusurlarının cezası olduğundan Cenâb-ı Haktan merhamet de reca edilemez. Çünkü iptal-i hak için çalışan adam Haktan yardım ve merhamet talep edemez.
بِنُورِهِمْ [5] 'deki harf-i cer olan ب nur ve ziyanın bir daha avdet etmemesine işarettir. Çünkü ذَهَبَ اللهُ بِنُورِهِمْ 'in mânâsı, "Allah onların nurlarını götürmüştür." Malûmdur ki, Allah'ın aldığı birşeyi kimse reddedemez. نُورٌ [6] ünvanı ise, sırat üstündeki hallerini andırır. İhtisası ve hasrı ifade eden نُورٌ 'un هُمْ [7] zamirine olan izafesi, onların şiddet-i teessürlerine işarettir. Zira halkın ateşleri yanarken bir insanın ateşi sönse, o insan çok müteessir olur.
﴾ وَتَرَكَهُمْ فِى ظُلُمَاتٍ لاَ يُبْصِرُونَ [8] ﴿ Harf-i atıf olan و onların iki zararı