mukabelede bulunmuştur. Yani, "Cenâb-ı Hak, onların istihzaları üzerine eşedd-i ceza ile dünya ve âhirette tecziye eder ve edecektir." Cenâb-ı Hakkın şu mukabelesi, mü'minlerin şerefine ve münafıkların yaptıkları istihzanın, Cenâb-ı Hakkın tecziyesine karşı adem hükmünde kaldığına ve onların hamakatlerine işarettir.
Sonra Kur'ân-ı Kerim ﴾ وَيَمُدُّهُمْ فِى طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ ﴿ cümlesiyle cezalarını istihza suretiyle tasvir etmiştir. Yani, "Onlar dalâlet ve tuğyanı intaç eden esbaba su-i ihtiyarlarıyla ve arzularıyla tevessül ettikleri için, sanki lisan-ı halleriyle dalâletin talebinde bulunmuşlardır; Cenâb-ı Hak da onların talepleri üzerine, istediklerine yardım etmiştir."
Bu âyetin tazammun ettiği cümlelerin heyetleri arasında intizam ciheti ise:
Dahil olduğu hükmün kat'iyetini ifade eden ﴾ وَاِذَا لَقُوا الَّذِينَ اٰمَنُوا [1] ﴿ 'deki اِذَا onların mü'minlere olan mülâkatlarını amden ve kasten cezmettiklerine işarettir.
Alelekser yollarda rast gelmek mânâsını ifade eden لَقُوا [2] onların, yollarda halk içinde mü'minlere mülakatlarını taammüd ettiklerine işarettir.
اَلْمُؤْمِنُونَ [3] kelimesine tercihan اَلَّذِينَ اٰمَنُوا [4] kelimesinin zikri, onların mü'minlerle cihet-i irtibatları, yalnız iman sıfatı hasebiyle olduğuna ve bütün sıfatlar içinde de en mümtaz ve medar-ı nazar yalnız iman sıfatı olduğuna imadır.
﴾ قَالُوا [5] ﴿ Bu ünvan, onların sözleriyle kalbleri bir olmadığına ve söyledikleri sözler mahzâ riya ve müdahene perdesi altında kendilerine yapılan ithamları