اَلسُّفَهَۤاءُ [1] deki elif ve lâm, hükmün malûmiyetine ve kemaline işarettir. Yani, onların sefaheti malûmdur. Ve sefahetin son sistemi onlardadır.
﴾ وَلٰكِنْ لاَ يَعْلَمُونَ [2] ﴿ cümlesinde üç işaret vardır:
Birincisi: Hakkı bâtıldan, iman mesleğini nifak mesleğinden temyiz etmek, ancak ilim ve nazar ile olur. Fakat yaptıkları fitne ve fesatları zahir olduğu için, ednâ bir şuuru olan farkında olur. Buna binaen, Kur'ân-ı Kerim birinci âyeti وَلٰكِنْ لاَيَشْعُرُونَ ile zeyillendirmiştir.
İkincisi: لاَيَعْلَمُونَ [3] gibi, âyetlerin sonunda zikredilen اَفَلاَ يَعْقِلُونَ * اَفَلاَ يَتَدَبَّرُونَ * اَفَلاَ تَتَذَكَّرُونَ [4] gibi cümleleriyle, İslâmiyetin akıl, hikmet ve mantık üzerine müesses olduğuna işaret etmiştir ki, İslâmiyeti herbir akl-ı selimin kabul etmesi, İslâmiyetin şânındandır.
Üçüncüsü: Onlardan iraz etmek ve onlara itimat etmemek lâzımdır. Çünkü cehillerini bilmediklerinden, nasihatin onlara tesiri olmuyor.
ba
﴾ وَاِذَا لَقُوا الَّذِينَ اٰمَنُوا قَالُۤوا اٰمَنَّا وَاِذَا خَلَوْا اِ لٰى شَيَاطِينِهِمْ قَالُۤوا اِنَّا مَعَكُمْ اِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِؤُنَ * اَللهُ يَسْتَهْزِئُ بِهِمْ وَيَمُدُّهُمْ فِى طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ [5] ﴿