müteselsil fıkralar, cümleler o sikkeyi güneş gibi gösteriyorlar ve izhar ediyorlar.
Evet, sahife-i arzda pek garip, hakîmâne bir icad görünüyor. Bu görünen icadın gösterdiği kuvvet ve faaliyeti görmek istersen, şu gelen fıkralara dikkat et:
1. O icad fiili, pek azîm ve geniş bir sehavet-i mutlakadan geliyor.
2. Bir suhulet-i mutlaka ile bir kuvvet-i mutlakadan çıkıyor.
3. Mutlak bir intizamla, sür'at-i mutlakada meydana geliyor.
4. Mevzun ve mizanlı olarak bir vüs'at-i mutlakada bulunuyor.
5. Güzel bir eser-i san'at olmakla beraber, mutlak bir ucuzlukta görünüyor.
6. Taallûk ettiği şeyler pek karışık olmakla beraber, büyük bir imtiyaz-ı mutlak ve adem-i iltibasla yapılıyor.
7. Mahall-i taallûku gayr-ı mütenahi olmakla beraber, eserlerinde çirkinlik görünmez, ahsen şekilde husule gelir.
8. Efrad ve envâ arasında, bu'd-u mutlak ile beraber, tevafuk-u mutlak var.
Arkadaş! Bu fıkraların herbirisi tek başına da o sikkeyi izhar etmeye kâfidir.
Bakınız, en harika bir sehavetle en harika bir hüsn-ü san'at, muhit bir kudretin hassasıdır.
Ve intizamla beraber harika bir suhulet, hiçbir şeyden âciz olmayan muhit bir ilim sahibine mahsustur.
Tartılmış gibi gayet mizanlı olmakla beraber, mu'cizâne bir sür'at-i mutlaka, herşeyi emrine ve kudretine teshir eden Zâta mahsustur.
Nevilerin pek dağınık bulunmasından, pek geniş bir tasarrrufla harika bir hüsn-ü san'at, ilim ve kudretiyle herşeyin yanında bulunan Zâta hastır.
Kesret ve mebzuliyetle beraber her ferdin san'at itibarıyla kıymettar olması, sonsuz bir zenginlikle gayr-ı mütenahi hazinelere malik olan Zâta mahsustur.