ittifakıyla efdalü'l-halk, seyyidü'l-enâm Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü vesselâmdır.
İ'lem eyyühe'l-aziz! Siyah ve beyaz nakışlar ile nakışlı bir imâme ile küre-i arzın kafasını saran semâvat ve arzın Nâzım ve Hâlıkı olan Allah'ın ulûhiyetine lâyık mıdır ki, âlemin bazı safahatını miskin bir mümkine tevdi ve tefvîz etsin? Arşın Sahibinden maadâ arşın altındaki şeylere bizzat tasarruf eden imkân dairesinde kimse var mıdır? Kellâ! Çünkü o kudret kısa ve kasır olmayıp muhit bir kudret olduğundan, açık bir yer, bir delik kalmıyor ki, gayr müdahale etsin. Maahaza, ceberûtiyet ve istiklâliyetin izzeti ve kendini sevdirmek ve tanıttırmak muhabbeti, gayre müsaade etmiyor ki, arada ibâdullahın enzarını kendine celb eden ismî bir vasıta bulunsun. Maahaza, küll ile cüzde, nev' ile fertte yapılan tasarrufat, birbirinin içinde mütedahil ve yekdiğerine mütesanit olduğundan, o tasarrufları ayrı ayrı faillere vermek mümkün değildir. Meselâ, âlemin nizam, intizam ve tasarrufunda arzın tedbiri dahildir. Arzın tedbirinde insanın da tedbiri dahildir. Ve aynı zamanda bu tasarrufat yapılırken, başka nevilerin de şuûnâtına bakılır. Ve hüceyrat-ı bedeniye ile zerrat dahi yaratılıyor. Ve hakezâ, bütün bu tasarrufat bütün safahata aynı kudret ile yapılır. Nasıl ki şemsin nurundan, katre ve kabarcıklara varıncaya kadar hiçbir şey hariç kalmıyor. Bütün eşya o nur ile tenevvür ediyor.
Kezalik, bütün tasarrufat, kudret-i ezeliyeye âittir. Başka birşeyin müdahalesi yoktur. Küreden zerreye varıncaya kadar o kudretin tasarrufundan hariç değildir.