İ'lem eyyühe'l-aziz! Ehl-i ilhad ile ve bilhassa Avrupa mukallitleriyle münazara ile iştigal edenler büyük bir tehlikeye mâruzdurlar. Çünkü, nefisleri tezkiyesiz ve emniyetsiz olması ihtimaliyle tedricen hasımlarına mağlûp olur ki, bîtarafâne muhakeme denilen munsıfâne münazarada nefs-i emmâreye emniyet edilemez. Çünkü, insaflı bir münâzır, hayalî bir münazara sahasında, ara sıra hasmının libasını giyer, ona bir dâvâ vekili olarak onun lehinde müdafaada bulunur. Bu vaziyetin tekrarıyla dimağında bir tenkit lekesinin husule geleceğinden, zarar verir. Lâkin, niyeti hâlis olur ve kuvvetine güvenirse, zararı yoktur. Böyle vaziyete düşen bir adamın çare-i necatı, tazarru ve istiğfardır. Bu suretle o lekeyi izale edebilir.
İ'lem eyyühe'l-aziz! Bu küre-i arz misafirhanesi, insanların mülk ve malı değildir. Ancak insanlar, amele gibi o misafirhanenin çeşit çeşit işlerinde ve tezyinatında çalışırlar. Eğer küre-i arzın haricinden yabancı birisi gelip misafirhanenin bir mu'cize ve harika olduğuna ve insanların da âciz, fakir, muhtaç olduklarına dikkat ederse, bu insanlar bu binaya sahip ve sâni olacak bir iktidarda değildir, ancak böyle harika bir masnûun Sânii de mu'ciznümâ olduğuna kat'iyetle hükmedecektir. Ve bu insanlar, o Sultan-ı Ezelînin makasıdına çalışan amelelerdir. Bu ameleler, aldıkları ücretlerinden mâadâ bu binadan birşeye mâlik ve sahip olmadıklarına tekraren hükmedecektir. Ve keza, o çiçeklerin zevilhayata karşı gösterdiği teveddüdlerine ve tahabbüblerine ve tebessümlerine dikkat eden anlar ki, bir Hakîm-i Kerîm tarafından misafirlerine hizmetle muvazzaf bir takım hedâyâ ve behâyâdır ki, Sâni ile masnû arasında bir vesile-i teârüf ve tahabbüb olsun.