mevsiminde zemin yüzünde sermedî bir hüsün ve cemâlin cilvelerini gösteren bütün güzel mahlûklar, ezcümle çiçekler, meyveler ve kuşçuklar ve sinekler ve bilhassa yaldızlı ve yıldızlı kuşçukların hilkatlerinde ve suretlerinde ve cihazatlarında öyle mu'cizâne ve bir maharet ve dikkat ve harika bir san'at, bir ittikan, bir mükemmeliyet ve San'atkârlarının mu'cizatlı hünerlerini gösteren ayrı ayrı, çeşit çeşit tarzlarda şekiller, makinecikler, gayet ihatalı bir ilme ve—tabirde hata olmasın—gayet maharetli ve fünunlu bir meleke-i ilmiyeye kat'î delâlet ve serseri tesadüfün ve şuursuz ve müşevveş esbabın müdahale etmesinin imkânsız olduğuna şehadet ettikleri gibi; وَاْلاِهْتِمَامَاتُ الْمُزَيَّنَةُ ifadesiyle o güzel masnularda o derece bir şirin süslemek ve tatlı bir ziynet ve câzibedar bir cemâl-i san'at var ki, nihayetsiz bir ilimle iş görür ve her şeyin en güzel tarzını bilir ve san'atkârlığın cemâl-i kemâlini ve kemâl-i cemâlini zîşuurlara göstermek ister ki, en cüz'î bir çiçeği ve küçük bir sineği ihtimamkârâne, mâhirâne, san'atperverâne ehemmiyetle tasvir ve icad eder. Bu ihtimamkârâne tezyin ve tahsin, bedahetle, hadsiz ve her şeye muhit bir ilme delâlet ve o güzellerin adedince bir Sâni-i Alîm-i Zülcemâlin vücub-u vücuduna şehadetler ederler demektir.
Beş küllî delil ve hüccetleri ihtiva eden on birinci delil:
وَغَايَةُ كَمَالِ اْلاِنْتِظَامِ، اْلاِتِّزَانِ، اْلاِمْتِيَازِ، الْمُطْلَقَاتِ، فِى السُّهُولَةِ الْمُطْلَقَةِ. وَخَلْقُ اْلاَشْيَۤاءِ فِى الْكَثْرَةِ الْمُطْلَقَةِ مَعَ اْلاِتْقَانِ الْمُطْلَقِ. وَ فِى السُّرْعَةِ الْمُطْلَقَةِ مَعَ اْلاِتِّزَانِ الْمُطْلَقِ. وَ فِى الْوُسْعَةِ الْمُطْلَقَةِ مَعَ كَمَالِ حُسْنِ الصَّنْعَةِ. وَ فِى الْبُعْدَةِ