Bu kısımda hiç tasarruf edilmez ve karışamaz: Kur'ân'ın ve hadîs-i kudsînin muhkematı gibi.
Ve diğer bir kısmı icmal ile bildirilir, tafsilât ve tasviratı onun içtihadına havâle edilir: İmana girmeyen hâdisât-ı kevniyeye ve vukuat-ı istikbâliyeye dair hadîsler gibi. Bu kısımda, Peygamberimiz (aleyhissalâtü vesselâm) belâğatiyle, temsiller suretinde, sırr-ı teklif hikmetine muvafık tafsil ve tasvir eder. Meselâ, bir sohbette derin bir gürültü işitildi. Ferman etti ki: "Bu gürültü, yetmiş seneden beri Cehennem tarafına yuvarlanan bir taşın bu dakikada Cehennemin dibine yetişip düşmesinin gürültüsüdür." Bu garip haberden beş altı dakika sonra birisi geldi, dedi: "Ya Resulallah, yetmiş yaşında bulunan filân münafık vefat etti, Cehenneme gitti."[1] Peygamberin yüksek belîğâne kelâmının te'vilini gösterdi.
İHTAR: Hakaik-i imaniyeye girmeyen cüz'î hâdisât-ı istikbaliye nazar-ı Nübüvvette ehemmiyetsizdir.
Üçüncü nokta: İki Nüktedir.
Birincisi: Teşbihler ve temsiller suretinde rivayet edilen bir kısım hadîsler, mürûr-u zamanla avâmın nazarında hakikat telâkki edildiğinden, vâkıa mutabık çıkmıyor. Ayn-ı hakikat olduğu halde, vâkıa mutabakatı görünmüyor. Meselâ, Hamele-i Arş gibi arzın hamelesinden olan "Sevr" ve "Hut" namında ve misalinde iki melâike, koca bir öküz ve pek büyük bir balık tasavvur edilmiş.
İkincisi: Bir kısım hadîsler İslâmların ekseriyeti noktasında veya
Müslim: Cennet, 31, Hadîs No: 2844; Müsned, 3:341, 346.