بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ * [1]
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Ben şimdi Celcelûtiye'yi okurken, بِحَقِّ تَبَارَكَ ثُمَّ نُونٍ وَسَۤائِلٍ cümlesinde Risale-i Kadere işaret eden yirmi altıncı mertebede " ثُمَّ نُونِ sûresi, kader sözüyle münasebeti nedir?" kalbime gelmesi ânında ihtar edildi. O sûrenin başını okurken gördüm ki, نۤ وَالْقَلَمِ وَمَا يَسْطُرُونَ [2] âyeti bütün kalemlerin ve tastîr ve kitapların aslı, esası, ezelî me'hazı ve sermedî üstadı kaderin kalemi ve nur ve ilm-i ezelînin nuruna işaret eden ن kelimesidir. Demek وَالذَّارِيَاتِ Zerrât Risalesine işareti gibi kuvvetli bir münasebetle, ن kelimesi Risale-i Kadere kuvvetli işaretle bakar.
Said Nursî
ba
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
Aziz, sıddık, sarsılmaz kardeşlerim,
Evvelâ: اَلْخَيْرُ فِيمَا اخْتَارَهُ اللهُ [3] sırrınca, meselemizin tehirinde hayır var. Kalbim ve Nurların serbestiyeti öyle istiyordu. Siz hem birbirinizi teselli hem kuvve-i mâneviyeyi takviye, hem tatlı sohbetle müzakere-i ilmiye, hem Nurların yazması ve mütalâalarıyla bu geçici zahmetin noktasını siler rahmet yapmaya, bu fâni saatleri bâki saatlere çevirmeye muvaffak olursunuz inşaallah.