بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ * [1]
Aziz, sıddık kardeşlerim Re'fet, Mehmed Feyzi, Sabri,
Ben şiddetli bir işaret ve mânevî bir ihtarla sizin üçünüzden, Risale-i Nur'un hatırı ve bu bayramın hürmeti ve eski hukukumuzun hakkı için çok rica ederim ki, dehşetli yeni bir yaramızın tedavisine çalışınız. Çünkü, gizli düşmanlarımız iki plânı takip edip, biri beni ihanetlerle çürütmek, ikincisi mâbeynimize bir soğukluk vermektir. Başta Hüsrev aleyhinde bir tenkit ve itiraz ve gücenmekle bizi birbirimizden ayırmaktır. Ben size ilân ederim ki, Hüsrev'in bin kusuru olsa ben onun aleyhinde bulunmaktan korkarım. Çünkü şimdi onun aleyhinde bulunmak, doğrudan doğruya Risale-i Nur aleyhinde ve benim aleyhimde ve bizi perişan edenlerin lehinde bir azîm hıyanettir ki, benim sobamın parçalanması gibi acîp, sebepsiz bir hadise başıma geldi. Ve bana yapılan bu son işkence dahi bu mânâsız ve çok zararlı tesanütsüzlüğünüzden geldiğine kanaatim var. Dehşetli bir parmak buraya, hususan altıncıya karışıyor. Beni bu bayramımda ağlatmayınız, çabuk kalben tam barışınız.
Said Nursî
ba
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Ben bugün yalnız iki üç kardeşimizin tahliyelerini isterdim. Fakat hakkımızdaki inâyet-i İlâhiye onların menfaati için geri bıraktı. Ve yirmi gün kadar, bizim bu vaziyetimiz lâzım ve elzemdir. Çünkü bu bayramda beraber bulunmamız hem bize, hem Nurlara, hem hizmetimize, hem mânevî ve maddî istirahatimize ve hacıların dualarından tam bir hisse almamıza ve Ankara'ya gönderilen Risale-i Nur'un müsadereden kurtulmasına ve bizim mazlumiyetimize acıyıp Nurlara sarılanların çoğalmasına ve hazır büyük hatâlara rıza ile vatan ve millet ve din hâinlerine dehalet etmediğimize bir hüccet olması lâzımdı.