burada yedirecek ve rızkımız bizi buraya çağırdı. Ve madem şimdiye kadar kat'î tecrübelerle عَسٰى أَنْ تَكْرَهُوا شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ [1] sırrına inâyet-i İlâhiye bizi mazhar etmiş. Ve madem medrese-i Yusufiyedeki yeni kardeşlerimiz herkesten ziyade Nurlardaki teselliye muhtaçtırlar ve adliyeciler, memurlardan ziyade Nur kaidelerine ve sair kudsî kanunlarına ihtiyaçları var. Ve madem Nur nüshaları pek kesretle hariçteki vazifenizi görüyorlar ve fütuhatları tevakkuf etmiyor. Ve madem burada herbir fâni saat, bâki ibadet saatleri hükmüne geçer. Elbette biz bu hadiseden, mezkûr noktalar için kemâl-i sabır ve metanet içinde mesrurâne şükretmemiz lâzımdır. Denizli hapsinde teselli için yazdığımız bütün o küçük mektupları size de aynen tekrar ederim. İnşaallah o hakikatli fıkralar sizi de mütesellî ederler.
ba
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvelâ: Hadsiz şükrederim ki, Risale-i Nur'un hakikî sahipleri olan müftüler, vâizler, imamlar, hocalardan mânevî kahramanlar meydana çıktılar. Şimdiye kadar Nurun fedakârları gençler, mektepliler, muallimler idi. Bin bârekâllah, Ethem, İbrahim'ler, Ali Osman'lar ehl-i medresenin yüzlerini ak ettiler, çekingenliklerini cesarete çevirdiler.
Saniyen: Hâlisâne faaliyetlerinden ve heyecanlarından neş'et eden bu hadiseden teessüf etmesinler. Çünkü, Denizli hapsi, netice itibarıyla, ihtiyatsız hareket edenleri tebrik ettirdi. Zahmet pek az, faide-i mâneviye pek çok oldu. İnşâallah bu üçüncü medrese-i Yusufiye ikinciden geri kalmayacak.
Salisen: Meşakkat derecesinde sevabın ziyadeleşmesi cihetinde, bu şiddetli