bizi kurtarmak ve ehl-i dalâlet ve bid'iyyâtın şerrinden muhafaza etmek için çalışmışlar, bize isnad edilen bütün suçlardan tebrie ediyorlar. Ve Risale-i Nur'dan tam ders aldıklarını ihsas edip, Risale-i Nur'un ilmî ve imanî kısmının ekseriyet-i mutlaka ile vâkıfâne yazıldığını ve Said ise hem samimî, hem ciddî kanaatlerini beyan ederek ondaki kuvvet ve iktidar, isnad edildiği gibi tarikat icadı veya cemiyet kurmak veya hükûmetle mübareze etmek değildir, belki yalnız Kur'ân'ın hakikatlerini muhtaçlara bildirmek kuvvet ve iktidarıdır diye müttefikan karar vermişler. Ve "gayr-ı ilmî" tabir ettikleri mahremlere karşı demişler ki: "Bazen cezbeye ve şuurun heyecanına ve ihtilâl-i ruhiyeye kapılmasından, bu eserlerle mes'ul olmamak lâzım geliyor" mânâsını ifham ediyorlar. Ve "Eski Said", "Yeni Said" tâbirinde iki şahsiyet; ve ikincisinde, fevkalâde bir kuvvet-i imaniye ve ilm-i hakaik-i Kur'âniye mânâsını, feylesofların hatırı için "Bir nevi cezbe ve ihtilâl-i dimâğiye ihtimali var" diye hem bizi şiddetli tabiratın mes'uliyetinden kurtarmak, hem muarızlarımızı okşamak için "sem u basar cihetinde halüsinasyon hastalığı ihtimali nazar-ı dikkate alınabilir" demişler. Onların bu ihtimalini esasıyla çürüten, ellerine geçen ve bütün akılları geri bırakan Nur Risaleleri ve bütün avukatlara hayret veren Müdafaa ve Meyve Risaleleri kâfi ve vâfi bir cevaptır. Ben çok şükrediyorum ki, bir hadîs-i şerifin mazhariyeti bu ihtimalle bana verilmiş.
Hem o ehl-i vukuf, bütün kardeşlerimizi ve beni tam tebrie edip derler: "Said'in âlimâne ve vâkıfâne eserlerine iman ve âhiretleri için bağlanmışlar; hiçbir cihette hükümete karşı bir suikastlarına dair bir sarahat ve bir emâre, ne