zamanda pek çok ehemmiyetlidir. Bir parça meşakkat olsa da şevk ve şükür ve sabırla karşılamalı. Madem bizi çalıştıran Hâlıkımız Rahîm ve Hakîmdir; başa gelen her şeyi rıza ile, sevinçle, rahmetine, hikmetine itimatla karşılamalıyız.
Kahraman bir kardeşimiz, Âyetü'l-Kübrâ meselesinde bütün mes'uliyeti kendine alıp, Hizb-i Kur'ân'ı ve Hizb-i Nur'u ve kalemiyle kazandığı fevkalâde uhrevî şeref ve fazilete istihkakını tam göstermiş, beni derin sevinçlerle ağlatmış. Ve Yedinci Şuâ olan Âyetü'l-Kübrâ tam nazar-ı dikkati celb ederek ileride ona lâyık bir fütuhatı ihzar etmek hikmetiyle ona gelen bu muvakkat müsadere, o kardeşimizin ve rüfekasının hizmetlerini ve masraflarını zayi etmeyecek, inşaallah daha parlattıracak diye rahmet-i İlâhiyeden bekleriz.
Sizi bütün dualarında اَجِرْنَا وَارْحَمْنَا وَاحْفَظْنَا [1] gibi bütün mütekellim-i maalgayr sigalarında bilâistisna dahil edip, kesretli cesetler ve birtek ruh hükmünde şirket-i mâneviyemizin düsturlarıyla çalışan ve sizin sıkıntınızla sizden ziyade alâkadar olan ve şahs-ı mânevînizden himmet ve medet ve sebat ve metanet ve şefaat bekleyen,
Kardeşiniz
Said Nursî
ba
Bu hadise tesiriyle ben kendimi mâsum kardeşlerime rıza-yı kalb ile feda etmeye kat'î azm ü cezmettiğim ve çaresini fikren aradığım vakitte, Celcelûtiyeyi okudum. Birden hatıra geldi ki, İmam-ı Ali radıyallahu anh "Yâ Rab aman ver!" diye dua etmiş. İnşaallah, o duanın sırrıyla selâmete çıkarsınız.