azametleri için kabul edemeyen adam, ya hadsiz mevcudata, belki nihayetsiz zerrelere, o vücub-u vücudu ve ezeliyetini ve ulûhiyet sıfatlarını vermekle küfrünü itikad edebilir. Veyahut ahmak sofestâîler gibi, hem kendini, hem kâinatın vücudunu inkâr ve nefyetmekle akıldan istifa etmelidir. İşte, bunun gibi bütün hakaik-ı imaniye ve İslâmiye, kendilerinin şe'nlerini, muktezaları olan azamete istinad ederek, karşılarındaki küfrün dehşetli muhâlâtından ve vahşetli hurâfâtından ve zulmetli cehâlâtından kurtarıp kemâl-i iz'an ve teslimiyetle selîm kalblerde ve müstakim akıllarda yerleştirirler.
Evet, ezan ve namaz gibi ekser şeâir-i İslâmiyede kesretle اَللهُ اَكْبَرُ اللهُ اَكْبَرُ اللهُ اَكْبَرُ اللهُ اَكْبَرُ [1] azamet-i kibriyasını her vakit ilânı, hem اَلْعَظَمَةُ اِزَارِى وَالْكِبْرِيَۤاءُ رِدَۤائِى [2] hadîs-i kudsînin fermanı, hem Cevşenü'l-Kebîr Münâcâtının seksen altıncı ukdesinde
يَا مَنْ لاَ مُلْكَ اِلاَّ مُلْكَهُ * يَامَنْ لاَيُحْصِى الْعِبَادُ ثَنَاءَهُ
يَا مَنْ لاَتَصِفُ الْخَلاَئِقُ جَلاَلَهُ * يَا مَنْ لاَتَنَالُ اْلاَوْهَامُ كُنْهَهُ
يَا مَنْ لاَ يُدْرِكُ اْلاَبْصَارُ كَمَالَهُ * يَا مَنْ لاَيَبْلُغُ اْلاَفْهَامُ صِفَاتَهُ
يَا مَنْ لاَيَنَالُ اْلاَفْكَارُ كِبْرِيَاءَهُ * يَا مَنْ لاَيُحْسِنُ اْلاِنْسَانُ نُعُوتَهُ * [3]