إِلٰهِى! لاَ حَوْلَ عَنْ ظُلْمَةِ الْعَدَمِ؛ وَلاَ قوَّةَ عَلٰى نُورِ الْوُجُودِ اِلاَّ بِكَ يَا مُوجِدُ يَا مَوْجُودُ يَا قَدِيمُ * إِلٰهِي! لاَحَولَ عَنِ الْمَضَارِّ اللاَّحِقَةِ بِالْحَيَاةِ؛ وَلاَ قُوَّةَ عَلَى الْمَسَارِّ اللاَّزِمَةِ لِلْحَيَاةِ إِلاَّ بِكَ يَا مُدَبِّرُ يَاحَكِيمُ * إِلٰهِى! لاَ حَوْلَ عَنِ اْلاٰلاَمِ الْهَاجِمَةِ عَلٰى ذِى الشُّعُورِ؛ وَلاَ قُوَّةَ عَلَى اللَّذَائِذِ الْمَطْلُوبَةِ لِذِى الْحِسِّ اِلاَّ بِكَ يَا مُرَبِّى يَا كَرِيمُ * إِلٰهِى! لاَحَوْلَ عَنِ الْمَسَاوِىَ الْعَارِضَةِ لِذَوِى الْعُقُولِ؛ وَلاَ قُوَّةَ عَلَى الْمَحَاسِنِ الْمُزَيَّنَةِ لِذَوِى الْهِمَمِ اِلاَّ بِكَ يَا مُحْسِنُ يَا كَرِيمُ * إِلٰهِى! لاَحَوْلَ عَنِ النِّقَمِ ِلاَهْلِ الْعِصْيَانِ؛ وَلاَ قُوَّةَ عَلَى النِّعَمِ ِلاَهْلِ الطَّاعَاتِ اِلاَّ بِكَ يَا غَفُورُ يَا مُنْعِمُ * إِلٰهِى! لاَحَوْلَ عَنِ اْلاَحْزَانِ؛ وَلاَ قُوَّةَ عَلَى اْلاَفْرَاحِ اِلاَّ بِكَ. فَإِنَّكَ أَنْتَ الَّذِى أَضْحَكَ وَاَبْكٰى يَا جَمِيلُ يَا جَلِيلُ * إِلٰهِى! لاَحَوْلَ عَنِ الْعِلَلِ، وَلاَ قُوَّةَ عَلَى الْعَافِيَةِ اِلاَّ بِكَ يَاشَافِى يَامُعَافِى * إِلٰهِى! لاَحَوْلَ عَنِ اْلاٰلاَمِ؛ وَلاَ قُوَّةَ عَلَى اْلاٰمَالِ اِلاَّ بِكَ يَام ُنْجِى يَا مُغِيثُ * [1]
İlâhî! Hiçlik karanlığından kurtaracak kudret ve varlık nuruna ulaştıracak kuvvet, ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey herşeyi icad eden Mûcid, ey her an her yerde var olan ve varlığı ezelî ve ebedî olan Mevcud, ey varlığının başlangıcı olmayan ve ezelden beri var olan Kadîm!
İlâhî! Hayatla beraber gelen zararlardan beni kurtaracak kudret ve hayatın ayrılmaz bir parçası olan sevinci getirecek kuvvet ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey bütün varlıkları gayet intizam ve nizam içinde idare eden ve hayatlarını devam ettirebilmeleri için her varlığın her türlü tedbirini alan Müdebbir, ey herşeyi hikmetle gören Hakîm!
İlâhî! Şuur sahiplerine hücum eden elemlerden koruyacak kudret, his sahiplerinin istedikleri olan lezzetlere eriştirecek kuvvet ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey herşeyi terbiye eden, ihtiyaçlarını veren Mürebbî, ey bütün canlıları çeşitli duygularla donatıp sayısız rahmet meyvelerini ve nimetlerini önlerine seren ve iyiliği bol Kerîm!
İlâhî! Akıl sahiplerinin maruz kaldığı kötülüklerden onları koruyacak olan kudret ve himmet sahiplerini güzelliklere eriştirecek kuvvet ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey kâinatta görünen bütün iyilik, güzellik ve ikramlar güzel isimlerinin birer ihsanı olan Muhsin, ey bütün canlıları çeşitli duygularla donatıp sayısız rahmet meyvelerini ve nimetlerini önlerine seren ve iyiliği bol olan Kerîm!
İlâhî! İsyancıların başlarına gelen nikmetlere (cezalara) karşı kudret ve Sana itaat edenlere erişen nimetler için kuvvet, ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey bütün günahları bağışlayan Gafûr, ey varlıklara çeşitli vesilelerle nimetler ihsan eden Mün'im!
İlâhî! Hüzünlere karşı dayanak noktası ancak Senin kudretin, feraha eriştirecek kuvvet ancak Senin kuvvetindir. Çünkü güldüren de Sensin, ağlatan da, ey sıfatlarının ve isimlerinin tecellisinde güzelliğin sonsuz mertebeleri bulunan ve kâinattaki bütün güzelliklerin kaynağı olan Cemîl, ey sonsuz haşmet ve yüceliğine lâyık sıfatları olan ve haşmetini varlıklar üzerinde gösteren Celîl!
İlâhî! Hastalıklara karşı dayanak noktası Senin kudretin, âfiyeti veren kuvvet ancak Senin kuvvetindir, ey maddî ve mânevî hastalara şifâ ihsan eden Şâfî, ey maddî ve manevî dertleri giderip afiyet ve sağlık veren Muâfî!
İlâhî! Elemlere karşı dayanak noktası ancak Senin kudretin, emeller için kavuşma vesilesi ancak Senin kuvvetindir, ey Kendisine sığınanları her türlü felâket ve tehlikelerden kurtaran Müncî, ey güç durumda olanlara yardım eden ve ummadıkları yerlerden ihtiyaçlarını ellerine veren Mugîs!