إِلٰهِى! شُعُورِى كَلَمْعَةٍ تَزُولُ؛ مَعَ أَنَّ مَا يَلْزَمُ مُحَافَظَتُهُ مِنْ أَنوَارِ مَعْرِفَتِكَ، وَمَا يَلْزَمُ التَّحَفُّظُ مِنْهُ مِنَ الظُّلُمَاتِ وَالضَّلاَلاَتِ لاَتُعَدُّ وَلاَتحْصٰى * فَلاَ حَوْلَ عَنْ تِلْكَ الظُّلُمَاتِ وَالضَّلاَلاَتِ وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى هَاتِيكَ اْلاَنوَارِ وَالْهِدَايَاتِ اِلاَّ بِكَ يَا عَلِيمُ يَا خَبِيرُ يَا حَسِيبُ يَا كَافِى يَا حَفِيظُ يَا وَكِيلُ * إِلٰهِى! لِى نَفْسٌ هَلُوعٌ وَقَلبٌ جَزُوعٌ وَصَبرٌ ضَعِيفٌ وَجِسْمٌ نَحِيفٌ وَبَدَنٌ عَلِيلٌ ذَلِيلٌ، مَعَ أَنَّ الْمَحْمُولَ عَلَىَّ مِنَ اْلاَحْمَالِ الْمَادِّيةِ وَالْمَعْنَويّةِ ثَقِيلٌ ثَقِيلٌ * فَلاَ حَوْلَ عَنْ تِلْكَ اْلاَحْمَالِ وَلاَ قُوَّةَ عَلٰى حَمْلِهَا اِلاَّ بِكَ يَارَبِّى الرَّحِيمُ يَاخَالِقِى الْكَرِيمُ يَاحَسِيبُ يَاكَافِى يَاوَكِيْلُ يَاوَافِى * إِلٰهِى! لِى مِنَ الزَّمَانِ اٰنٌ يَسِيلُ فِى سَيْلٍ وَاسِعٍ سَرِيعِ الْجَرَيَانِ؛ وَلِىَ مِنَ الْمَكَانِ مِقْدَارُ الْقَبْرِ مَعَ عَلاَقتِى بِسَائِرِ اْلاَمْكِنَةِ وَاْلاَزْمِنَةِ. فَلاَ حَوْلَ عَنِ الْعَلاَقَةِ بِهَا، وَلاَ قوَّةَ عَلَى الْوُصُولِ إِلٰى مَا فِيهَا اِلاَّ بِكَ يَارَبَّ اْلاَمْكِنَةِ وَاْلاَكْوَانِ، وَيَارَبَّ الدُّهُورِ وَاْلاَزْمَانِ يَاحَسِيبُ يَاكَافِى يَاكَفِيلُ يَاوَافِى * إِلٰهِى! لِى عَجْزٌ بِلاَ نِهايَةٍ وَضَعْفٌ بِلاَ غَايَةٍ، مَعَ أَنَّ أَعْدَائِى وَمَا يُؤْلِمُنِىِ وَمَا أَخَافُ مِنْهُ وَمَا يُهَدِّدُنِى مِنَ الْبَلاَيَا وَاْلاٰفَاتِ مَا لاَ تُحْصٰى * [1]
İlâhî! Şuurum, sönüp giden bir lem'acıktır (parıltıcıktır). Seni tanımakla meydana gelen nurların muhafazası ve inkâr karanlığı ve dalâletlerden korunmak için bana lâzım olan şeyler, had ve hesaba gelmeyecek kadar çoktur. O inkâr karanlığı ve dalâletlerden koruyacak kudret ve o hidayet ve nurlara beni eriştirecek kuvvet, ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey küçük, büyük, gizli, açık herşeyi bilen Alîm, ey herşeyden hakkıyla haberdâr olan Habîr, ey varlıkların bütün amellerini kaydedip muhasebelerini bir anda gören ve onların her türlü ihtiyaçlarını görüp gözeten Hasîb, ey sonsuz rahmeti benim herşeyime yeter deyip, Kendisine tevekkül edenlerin her türlü ihtiyacına yetişen Kâfî, ey bütün varlıkların, hallerinden hareketlerine kadar herşeyini kaydedip koruyan ve varlıkların asıllarını ve nesillerini tohumlarda ve çekirdeklerde muhafaza eden ve insanların ve cinlerin bütün amellerini dikkatle kaydedip koruyan ve bütün varlıkların her türlü kötülük ve tehlikelere karşı muhafaza eden Hafîz, ey Kendisine tevekkül edenlere işlerinde başarı ihsan eden, isteklerine cevap veren ve bütün dertlerini gideren Vekîl!
İlâhî! Nefsim sabırsızdır, kalbim feryad eder durur. Sabrım zayıf, cismim nahif, bedenim hasta ve zelildir. Buna karşılık üzerimdeki maddî ve mânevî yükler ağır, hem de pek ağırdır. Bütün bu yüklerin ağırlığından beni kurtaracak kudret ve onları yüklenmeye beni muktedir kılacak kuvvet, ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey herşeyi terbiye ve idare eden ve herbir varlığa merhamet ve şefkat gösteren Rabb-i Rahîmim ve ey herşeyi yoktan yaratan ve sonsuz cömertlik sahibi olan Hâlık-ı Kerîmim, ey varlıkların bütün amellerini kaydedip muhasebelerini bir anda gören ve onların her türlü ihtiyaçlarını görüp gözeten Hasîb, ey sonsuz rahmeti benim herşeyime yeter deyip, Kendisine tevekkül edenlerin her türlü ihtiyacına yetişen Kâfî, ey Kendisine tevekkül edenlere işlerinde başarı ihsan eden, isteklerine cevap veren ve bütün dertlerini gideren Vekîl, ey vaadini yerine getirmesinde şüphe olmayan ve bütün varlıkların ihtiyaçlarını kudret ve rahmetiyle gideren Vâfî!
İlâhî! Zaman denilen ve hızla akan büyük bir selden benim nasibim, çabuk akıp giden bir andan ibarettir. Mekândan nasibim ise ancak bir kabir kadardır. Bununla beraber, sair bütün mekânlarla ve zamanlarla benim alâkam var. İşte o alâkalara ulaştıracak kudret ve bütün o zaman ve mekânlardakine beni kavuşturacak kuvvet, ancak Senin kudret ve kuvvetindir, ey bütün kâinat ve mekânların Rabbi, ey bütün asırların ve zamanların Rabbi, ey varlıkların bütün amellerini kaydedip muhasebelerini bir anda gören ve onların her türlü ihtiyaçlarını görüp gözeten ve sonsuz rahmeti benim herşeyime yeter deyip, Kendisine tevekkül edenlerin her türlü ihtiyacına yetişen Hasîb-i Kâfî, ey bütün varlıklara lâzım olan herşeyi noksansız, vakti vaktine yetiştiren ve vaadini yerine getirmesinde şüphe olmayan ve bütün varlıkların ihtiyaçlarını kudret ve rahmetiyle gideren Kefîl-i Vâfî!
İlâhî! Aczim sonsuz, zayıflığım sınırsızdır. Bana elem veren düşmanlarım ve beni korkutan ve tehdit eden belâlar ve âfetler ise sayısızdır.