وَكَذَا حَسْبِى بِمَعْكَسِيَّتِى بِجُزْئِيَّاتِ صِفَاتِى مِنَ الْعِلْمِ وَاْلاِرَادَةِ وَالْقُدْرَةِ الْجُزْئِيَّةِ لِفَهْمِ الصِّفَاتِ الْمُحِيطَةِ لِخَالِقِى. فَأَفْهَمُ عِلْمَهُ الْمُحِيطَ بِمِيزَانٍ عِلْمِىَ الْجُزْئِيِّ * وَكَذَا حَسْبِى مِنَ الْكَمَالِ، عِلْمِى بِأَنَّ إِلهِى هُوَ الْكَامِلُ الْمُطْلَقُ، فَكُلُّ مَافِى الْكَوْنِ مِنَ الْكَمَالِ، مِنْ ايَاتِ كَمَالِهِ اِشَارَاتٌ اِلٰى كَمَالِهِ * وَكَذَا حَسْبِى مِنَ الْكَمَالِ فِى نَفْسِى، اْلاِيمَانُ بِاللهِ، اِذِ اْلاِيمَانُ لِلْبَشَرِ مَنْبَعٌ لِكُلِّ كَمَالاَتِهِ * وَكَذَا حَسْبِى مِنْ كُلِّ شَيْءٍ ِلاَنْوَاعِ حَاجَاتِىَ الْمُطْلُوبَةِ بِاَنْوَاعِ أَلْسِنَةِ جِهَازَاتِىَ الْمُخْتَلِفَةِ، إِلٰهِى وَرَبِّى وَخَالِقِى وَمُصَوِّرِىَ الَّذِى لَهُ اْلاَسْمَۤاءُ الْحُسْنٰى اَلَّذِى هُوَ يُطْعِمُنِىِ وَيَسْقِينِىِ وَيُرَبِّينِىِ وَيُدَبِّرُنِى وَيُكَمِّلُنِىِ جَلَّ جَلاَلُهُ وَعَمَّ نَوَالُهُ
حَسْبِى لِكُلِّ مَطَالِبِى مَنْ فَتَحَ صُورَتِى وَصُورَةَ اَمْثَالِى مِنْ ذَوِى الْحَيَاةِ فِى الْمَۤاءِ بِلَطِيفِ صُنْعِهِ وَلَطِيفِ قُدْرَتِهِ وَحِكْمَتِهِ وَلَطِيفِ رُبُوبِيَّتِهِ * وَكَذَا حَسْبِى لِكُلِّ مَقَاصِدِى مَنْ اَنْشَأَنِى وَشَقَّ سَمْعِى وَبَصَرِى، وَأَدْرَجَ فِى جِسْمِى لِسَانًا وَجَنَانًا، وَاَوْدَعَ فِيهَا وَفِى جِهَازَاتِى مَوَازِينَ حَسَّاسَةٍ لاَتُعَدُّ لِوَزْنِ مُدَّخَّرَاتِ اَنْوَاعِ خَزَۤائِنِ رَحْمَتِهِ * وَكَذَا أَدْمَجَ فِى لِسَانِى وَجَنَانِى وَفِطْرَتِى اٰلَتٍ جَسَّاسَةً لاَتُحْصٰى لِفَهْمِ اَنْوَاعِ كُنُوزِ اَسْمَۤائِهِ * وَكَذَا حَسْبِى مَنْ اَدْرَجَ فِى شَخْصِىَ الصَّغِيرِ الْحَقِيرِ، وَاَدْمَجَ فِى وُجُودِىَ الضَّعِيفِ الْفَقِيرِ هٰذِهِ اْلاَعْضَۤاءَ وَاْلاٰلاٰتِ وَهٰذِهِ الْجَوَارِحَ وَالْجِهَازَاتِ وَهٰذِهِ الْحَوَاسَّ وَالْحِسِّيَاتِ وَهٰذِهِ اللَّطَۤائِفَ وَالْمَعْنَوِيَّاتِ، ِلاِحْسَاسِ جَمِيعِ اَنْوَاعِ نِعَمِهِ وَاْلاِذَاقَةِ اَكْثَرِ تَجَلِّيَاتِ اَسْمَۤائِهِ بِجَلِيلِ اُلُوهِيَّتِهِ وَجَمِيلِ رَحْمَتِهِ وَبِكَبِيرِ رُبُوبِيَّتِهِ وَكَرِيمِ رَأْفَتِهِ وَبِعَظِيمِ قُدْرَتِهِ وَلَطِيفِ حِكْمَتِهِ * [1]
Kezâ, cüz'î ilim, irade ve kudret gibi sıfatlarımın cüz'îliğinin ölçüsüyle Yaratıcımın ihata edici sıfatlarını anlamam bana yeter. Nitekim benim cüz'î ilmimin ölçüsüyle Onun ihata edici ilmini anlarım. Hâkezâ, benim İlâhımın mükemmelliğin sonsuz mertebelerine sahip bir Kâmil-i Mutlak olduğuna ve kâinatta kemâlât olarak ne varsa Onun kemâlinin âyetlerinden bir âyet ve Onun kemâlinin işaretlerinden bir işaret olduğuna dair bilgim, kemal olarak bana yeter.
Kezâ, nefsimde kemâlât olarak Allah'a iman bana yeter; çünkü insanoğlu için iman bütün kemâlâtın kaynağıdır.
Kezâ, çeşitli organ ve cihazlarımın lisanıyla istenilen çeşitli ihtiyaçlarımın hepsi için, bütün Esmâ-i Hüsnânın müsemmâsı (sahibi) olan, beni yediren ve içiren ve terbiye ve tedbir eden ve beni kemâle erdiren, celâli (haşmeti) herşeyden sonsuz derecede yüce olan ve lütuf ve ihsanı herşeyi kuşatan İlâhım ve Rabbim ve Hâlıkım (Yaratıcım) ve Musavvirim (Şekillendirenim) bana yeter.
Dördüncü Nükte
Benim suretimi ve emsalim olan hayat sahiplerinin suretlerini basit bir sudan lâtif san'atıyla ve herşeye nüfuz eden kudreti ve hikmetiyle ve herşeyi her şe'niyle kaplayan rububiyetiyle (rablığıyla) açan Zât, bütün taleplerim için bana yeter.
Kezâ, beni inşa eden, kulağımı ve gözümü açan, cismime lisanımı ve kalbimi yerleştiren, vücuduma ve organlarıma, rahmet hazinelerinin çeşit çeşit müddeharatını (depolarını) tartacak hesapsız ölçüler yerleştiren ve kezâ lisanıma ve kalbime ve yaratılışıma, isimlerinin çeşit çeşit definelerini anlamaya yarayacak hesapsız hassas âletler yerleştiren Zât, benim bütün maksatlarıma yeter.
Kezâ, bana bütün enva-ı nimetini ihsas etmek ve ekser isimlerinin tecellilerini tattırmak için, celîl ulûhiyetiyle (haşmetli İlâhlığıyla) ve cemîl (güzel) rahmetiyle ve kebîr rububiyetiyle (büyük rablığıyla) ve kerîm re'fetiyle ve büyük kudretiyle ve lâtif hikmetiyle benim küçük ve hakir şahsımda ve zayıf ve fakir vücudumda bu organ ve âletleri ve bu cevher ve cihazları ve bu havâss ve hissiyatı ve bu lâtifeleri ve maneviyatı yerleştiren Zât bana yeter.