ذُو الْجَلاَلِ سُبْحَانَ اللهِ الْقَدِيمِ الْبَاقِى الْمُتَقَدِّسِ الْمُتَنَزِّهِ عَنِ الْحُدُوثِ وَالزَّوَالِ * ذُو الْجَلاَلِ سُبْحَانَ اللهِ الْوَاجِبِ الْوُجُودِ الْمُتَقَدِّسِ الْمُتَنَزِّهِ عَنِ الْوَلَدِ وَالْوَالِدِ وَعَنِ الْحُلُولِ وَاْلاِتِّحَادِ وَعَنِ الْحَصْرِ وَالتَّحْدِيدِ وَعَمَّا لاَ يَلِيقُ بِجَنَابِهِ وَمَا لاَ يُنَاسِبُ وُجُوبَ وُجُودِهِ وَعَمَّا لاَ يُوَافِقُ اَزَلِيَّتَهُ وَاَبَدِيَّتَهُ
جَلَّ جَلاَلُهُ * وَلاَ إِلٰهَ اِلاَّ هُوَ. *[1]
Celâl (haşmet) sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O evveli olmayan ve varlığı sonsuza kadar devam eden Kadîm-i Bâkî ki, hudus (sonradan var olma) ve zevalden (yok olmaktan) pâk ve berîdir.
Celâl (haşmet) sahibi olan Allah her türlü kusurdan münezzehtir. O varlığı zorunlu olan Vâcibü'l-Vücud ki, doğurmak ve doğurulmaktan, başka varlıkların vücuduna girmek ve onlarla birleşmekten, hasr (belirli bir çerçeve içine alınmaktan) ve tahdit edilmekten (sınırlandırılmaktan), Kendisine yakışmayan ve vücub-u vücuduna münasip düşmeyen ve ezeliyet ve ebediyetine uygun olmayan şeylerden pâk ve berîdir.
Onun celâli ve haşmeti pek yücedir ve Ondan başka ilâh yoktur.