سُبْحَانَكَ مَا أَعْظَمَ شَأْنَكَ وَمَا أَزْيَنَ بُرْهَانَكَ وَمَا أَظْهَرَهُ وَمَا أَبْهَرَهُ! * سُبْحَانَكَ مَا عَبَدْنَاكَ حَقَّ عِبَادَتِكَ يَا مَعْبُودَ جَمِيعِ الْمَلٰۤئِكَةِ وَجَمِيعِ ذَوِي الْحَيَاةِ وَجَمِيعِ الْعَنَاصِرِ وَالْمَخْلُوقَاتِ، بِكَمَالِ اْلاِطَاعَةِ وَاْلاِمْتِثَالِ وَاْلاِنْتِظَامِ وَاْلاِتِّفَاقِ وَاْلاِشْتِيَاقِ * سُبْحَانَكَ مَا سَبَّحْنَاكَ حَقَّ تَسْبِيحِكَ يَا مَنْ تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَاْلاَرْضُ وَمَنْ فِيهِنَّ وَإِنْ مِنْ شَىْءٍ إِلاَّيُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ. * [1]
سُبْحَانَكَ تُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ السَّمَۤاءُ وَاْلاَرْضُ بِجَمِيعِ تَسْبِيحَاتِ جَمِيعِ مَصْنُوعَاتِكَ * وَبِجَمِيعِ تَحْمِيدَاتِ جَمِيعِ مَخْلُوقَاتِكَ لَكَ * سُبْحَانَكَ تُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ اْلاَرْضُ وَالسَّمَۤاءُ بِجَمِيعِ تَسْبِيحَاتِ جَمِيعِ أَنْبِيَۤائِكَ وَأَوْلِيَۤائِكَ وَمَلٰۤئِكَتِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتُكَ وَتَسْلِيمَاتُكَ * سُبْحَانَكَ تُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ الْكَۤائِنَاتُ بِجَمِيعِ تَسْبِيحَاتِ حَبِيبِكَ اْلاَكْرَمِ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ * وَبِجَمِيعِ تَحْمِيدَاتِ رَسُولِكَ اْلاَعْظَمِ لَكَ، عَلَيْهِ وَعَلٰى اٰلِهِ أَفْضَلُ صَلَوَاتِكَ وَأَتَمُّ تَسْلِيمَاتِكَ * سُبْحَانَكَ يَا مَنْ تُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ هٰذِهِ الْكَۤائِنَاتُ بِأَصْدِيَةِ تَسْبِيحَاتِ مُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ لَكَ؛ إذْ هُوَ الَّذِي تَتَمَوَّجُ أَصْدِيَةُ تَسْبِيحَاتِهِ لَكَ عَلٰى أَمْوَاجِ اْلاَعْصَارِ وَاَفْوَاجِ اْلاَجْيَالِ * اَللّٰهُمَّ فَأَبِّدْ عَلٰى صَفَحَاتِ الْكَۤائِنَاتِ وَأَوْرَاقِ اْلاَوْقَاتِ اِلٰى قِيَامِ الْعَرَصَاتِ أَصْدِيَةَ تَسْبِيحَاتِ مُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالتَّسْلِيمَاتُ. * [2]
Sen her kusurdan münezzehsin. Şânın ne büyük, delilin ne süslü ve ne kadar açık ve engindir Senin!
Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin. Biz Sana lâyık bir ibadetle kulluk edemedik, ey gayet mükemmel bir şekilde itaat, imtisal, intizam, ittifak ve iştiyak içinde ibadet eden bütün meleklerin ve bütün canlıların ve bütün unsurların ve mahlûkların Mâbudu!
Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin. Biz Sana lâyık bir tesbihle Seni tesbih edip kusur ve noksanlardan uzak gösteremedik, ey "Kendisini hamd ile tesbih etmeyen hiçbir varlık bulunmayan ve yedi gök ve yer ve içindekiler tarafından tesbih edilen" (İsrâ Sûresi, 17:44)
Zât!
Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin. Gök ve yer, bütün san'at eserlerinin bütün tesbihleriyle ve bütün mahlûkatının bütün hamdleriyle, Seni hamdinle tesbih eder.
Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin. Yer ve gök, bütün peygamberlerinin ve bütün velîlerinin ve bütün meleklerinin—salât ve selâmın onlar üzerine olsun—bütün tesbihleriyle Seni hamdinle tesbih eder.
Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzehsin. Kâinat, Habib-i Ekreminin (a.s.m.) bütün tesbihleriyle ve Resul-ü Âzamının ettiği bütün hamdleriyle—en üstün salavât ve rahmetin, ve en mükemmel selâmların ve selâmetin onun ve âlinin üzerine olsun—Seni hamdinle tesbih eder.
Sen bütün kusurlardan, noksan sıfatlardan, aczden ve şerikten münezzeh öyle bir celâl sahibi Zâtsın ki, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın tesbihlerinin sadâlarıyla bu kâinat Seni hamd ile tesbih eder. Evet, tesbihlerinin sadâlarıyla asırları dalga dalga ve milletleri bölük bölük çınlatan odur. Allah'ım, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın tesbihlerinin sadâlarını, kıyamet gününe kadar kâinatın sayfalarında ve zamanın yapraklarında devam ettir.