بِلِسَانِ نِظَامِهَا فِى مِيزَانِهَا فِى تَنْظِيمِهَا فِى تَوْزِينِهَا فِى صَنْعَتِهَا فِى صِبْغَتِهَا فِى زِينَتِهَا فِى نُقُوشِهَا فِى رَوَائِحِهَا فِى طُعُومِهَا فِى أَلْوَانِهَا فِى أَشْكَالِهَا. * Haşiye 1
كَمَا تَصِفُ تَجَلِّيَاتِ صِفَاتِكَ وَتُعَرِّفُ جَلَوَاتِ أَسْمَۤائِكَ وَتُفَسِّرُ تَوَدُّدَكَ وَتَعَرُّفَكَ بِمَا يَتَقَطَّرُ مِنْ ظَرَافَةِ عُيُونِ أَزَاهِيرِهَا وَمِنْ طَرَاوَةِ أَسْنَانِ سَنَابِلِهَا مِنْ رَشَحَاتِ لَمَعَاتِ جَلَوَاتِ تَوَدُّدِكَ وَتَعَرُّفِكَ إِلٰى عِبَادِكَ * سُبْحَانَكَ يَا وَدُودُ يَا مَعْرُوفُ مَا أَحْسَنَ صُنْعَكَ وَمَا أَزْيَنَهُ وَمَا أَبْيَنَهُ وَمَا أَتْقَنَهُ! * سُبْحَانَكَ يَا مَنْ تُسَبِّحُ بِحَمْدِكَ جَمِيعُ اْلاَشْجَارِ بِكَمَالِ الصَّرَاحَةِ وَالْبَيَانِ عِنْدَ اِنْفِتَاحِ أَكْمَامِهَا وَانْكِشَافِ أَزْهَارِهَا وَتَزَايُدِ أَوْرَاقِهَا وَتَكَامُلِ أَثْمَارِهَا وَرَقْصِ بَنَاتِهَا عَلٰى أَيَادِي أَغْصَانِهَا حَامِدَةً بِأَفْوَاهِ أَوْرَاقِهَا الْخَضِرَةِ بِكَرَمِكَ، وَأَزْهَارِهَا الْمُتَبَسِّمَةِ بِلُطْفِكَ، وَاَثْمَارِهَا الضَّاحِكَةِ بِرَحْمَتِكَ، بِاَلْسِنَةِ نِظَامِهَا فِى مِيزَانِهَا فِى تَنْظيِمِهَا فِى تَوْزِينِهَا فِى صَنْعَتِهَا فِى صِبْغَتِهَا فِى زِينَتِهَا فِى نُقُوشِهَا فِى طُعُومِهَا فِى رَوَائِحِهَا فِى أَلْوَانِهَا فِى أَشْكَالِهَا فِى اِخْتِلاَفِ لُحُومِهَا فِى كَثْرَةِ تَنَوُّعِهَا فِى عَجَائِبِ خِلْقَتِهَا، * [1] Haşiye 2
nizamının (düzeninin) ve nizamla beraber mizanının (ölçüsünün) ve o mizanla beraber tanziminin (düzenlenmesinin) ve o tanzimle beraber tevzîninin (ölçülü hale getirilmesinin) ve o tevzinle beraber san'atının ve o san'atla beraber sıbgatının (boyasının) ve o sıbgatla beraber ziynetinin (süsünün) ve o ziynetle beraber nakışlarının ve o nakışlarla beraber kokularının ve o kokularla beraber tatlarının, tatlarla beraber renklerinin ve renklerle beraber şekillerinin
HAŞİYE 1 lisanıyla, Seni hamdinle tesbih ederler.
· O bitkilerden herbiri, çiçeklerinin zarif gözlerinden ve sümbüllerinin tazecik dişlerinden damlayan ve Senin kendini kullarına tanıtıp sevdiren taarrüf ve teveddüdünün cilvelerindeki (izlerindeki) parıltılardan sızan bir tarifle, Senin sıfatlarının tecellilerini niteler, isimlerinin cilvelerini (görüntülerini) tarif eder ve teveddüdünü (sevdirme fiilini) tefsir eder.
Sen her kusurdan münezzehsin, ey yarattığı varlıkları çok seven ve onlara da Kendisini her vesileyle sevdiren Vedûd ve ey bütün san'at eserlerinin mûcizeleriyle ve bütün mahlûkatın (yaratılmışların) tavsifleriyle (nitelemesiyle) ve bütün varlıkların tarifleriyle ancak tarif edilen Mâruf! San'atın ne kadar güzel, ne kadar süslü, ne kadar mükemmeldir Senin!
Sen her türlü kusurdan münezzeh öyle bir güzellik sahibi bir Zâtsın ki, bütün ağaçlar, tomurcuklarının açması ve çiçeklerinin açılması, yapraklarının artması, meyvelerinin olgunlaşıp dallarının ellerinde mâsum çocuklar gibi oynaşması ânında, kereminle yeşillenen yapraklarının ve lûtfunla tebessüm eden çiçeklerinin ve rahmetinle gülen meyvelerinin ağzıyla; nizamlarının (düzenlerinin) ve o nizamla beraber mizanlarının (ölçülerinin) ve o mizanla beraber tanzimlerinin (düzenleme içinde olmalarının) ve o tanzimle beraber tevzinlerinin (ölçülü hale getirilmelerinin) ve o tevzinle beraber san'atlarının ve o san'atla beraber sıbgatlarının (boyalarının) ve o sıbgatla beraber ziynetlerinin (süslerinin) ve o ziynetle beraber nakışlarının ve o nakışlarla beraber tatlarının ve o tatlarla beraber kokularının ve o kokularla beraber renklerinin ve o renklerle beraber şekillerinin ve o şekillerle beraber farklı etlerinin ve o farklı etlerle beraber çok çeşitlilik içinde oluşlarının ve o çok çeşitlilikle beraber şaşırtıcı tarzda yaratılışlarınınHAŞİYE 2 lisanıyla, Seni hamdinle tesbih eder.
On iki perde perde üstünde, burhan burhan içinde, delil delil içinde, bir çiçekten muhtelif nağamat ve mütenevvi lemeatla Nakkaş-ı Ezelîyi kalbe gösteriyor, aklın gözünü baktırıyor.
Bu on beş delil delil içinde, burhan burhan içinde, Sâni-i Zülcelâle işaret ediyor.