Madem اَ ْلاِنْسَانُ عَبِيدُ اْلاِحْسَانِ [1] sırrıyla, herkeste ihsana karşı perestiş var. Elbette, böyle hadsiz ebedî ihsânâta karşı, kâinat kadar bir kalbim olsa, o ihsana karşı muhabbetle dolmak iktiza eder ve doldurmak isterim. Ben bilfiil o muhabbeti etmezsem de, bil'istidat, bil'iman, binniyet, bilkabul, bittakdir, bil'iştiyak, bil'iltizam, bil'irade suretinde ediyorum" diyecek. Ve hâkezâ, cemal ve kemâle karşı insanın göstereceği muhabbet ise, icmâlen işaret ettiğimiz ihsana karşı muhabbete kıyas edilsin.
Kâfir ise, küfür cihetiyle, hadsiz bir adâvet eder. Hattâ kâinata ve mevcudata karşı zâlimâne ve tahkirkârâne bir adâvet taşıyor.
İKİNCİ NOKTA: Muhabbetullah, ittibâ-ı Sünnet-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâmı istilzam eder. Çünkü Allah'ı sevmek, Onun marziyâtını yapmaktır. Marziyâtı ise, en mükemmel bir surette zât-ı Muhammediyede (a.s.m.) tezahür ediyor. Zât-ı Ahmediyeye (a.s.m.) harekât ve ef'alde benzemek iki cihetledir.
Birisi: Cenâb-ı Hakkı sevmek cihetinde emrine itaat ve marziyâtı dairesinde hareket etmek, o ittibâı iktiza ediyor. Çünkü bu işte en mükemmel imam, zât-ı Muhammediyedir (a.s.m.)[2].
İkincisi: Madem zât-ı Ahmediye (a.s.m.) insanlara olan hadsiz ihsânât-ı İlâhiyenin en mühim bir vesilesidir;[3] elbette Cenâb-ı Hak hesabına hadsiz bir muhabbete lâyıktır. İnsan, sevdiği zâta eğer benzemek kabilse, fıtraten benzemek ister. İşte, Habibullahı sevenlerin, Sünnet-i Seniyyesine ittibâ ile ona benzemeye çalışmaları kat'iyen iktiza eder.[4]