Mevcudatın mütemadiyen tebeddül ve tagayyur etmeleri; bir tek sayfada, her dakikada ayrı ayrı ve manidar mektupları yazmak nev'inden, sahife-i kâinatta Esmâ-i İlâhiyenin cilveleriyle yazılan cemâl ve celâl ve kemâl-i İlâhiyenin hadsiz âyatını, mahdut sayfalarda da hadsiz bir surette yazıldığını ispat eder.
Beşinci Remiz:.... 409
İki nükte-i mühimmedir. Birisi: Vâcibü'l-Vücuda intisabını iman ile hisseden adam, hadsiz envar-ı vücuda mazhar olduğunu ve hissetmeyen, nihayetsiz zulümat-ı ademe ve âlâm-ı firaka mâruz bulunduğunu gösterir.
İkinci nükte: Dünyanın üç yüzü bulunduğunu zahir yüzünde, zeval, firak, mevt ve adem var; fakat Esmâ-i İlâhiyenin âyinesi ve âhiretin mezraası olan iç yüzlerinde, zeval ve firak, mevt ve adem ise, tazelenmek ve teceddüttür ve bekanın cilvelerini gösteren bir tavzif ve terhistir.
Bu Mektubun İkinci Makamı.... 411
Bir "Mukaddime" ile "Beş İşâret"tir.
Mukaddime: Hallâkıyet ve tasarrufat-ı İlâhiyeden gayet azim bir hakikatı, muazzam ve muhteşem kanunlarla beyan ediyor. Meselâ, bir kuşun tüylü libasını değiştiren Sâni-i Hakim, aynı kanunla kâinatın sûretini kıyamet vaktinde ve âlem-i şehadetin libasını haşirde o kanun ile değiştirir.
Hem bir ağacın ne kadar meyveleri ve çiçekleri bulunuyor; herbir çiçeğin o kadar gayeleri, herbir meyvenin o kadar hikmetleri bulunduğunu gösterir. "Beş İşaret" ise, eşya, vücuddan gittikten sonra verdikleri ehemmiyetli beş netice itibariyle, bir vecihle madum iken, beş vecihle mevcud kalıyor. Şöyle ki:
Herbir mevcut, vücuttan gittikten sonra, ifade ettiği mânâlar ve arkasında baki kalan hüviyet-i misâliyesi âlem-i misâlde mahfuz kalır. Hem hayatının etvâriyle "mukadderat-ı hayatiye" denilen sergüzeşte-i hayatiyesi, âlem-i misâlin defterlerinden olan levh-i misâlide yazılır. Ruhanilere, dâimi mevcut bir mütalâagâh olur. Hem, cin ve insin amelleri gibi, âhiret pazarına ve âlem-i ahirete gönderilecek mahsulâtı baki kalır. Hem, etvâr-ı hayatiyeleriyle ettikleri envâ-ı tesbihat-ı Rabbaniye bâki kalıyor. Hem, şuûnat-ı Sübhâniyenin zuhuruna medâr çok şeyleri arkasında mevcut bırakır, öyle gider. Bu beş İşâretteki beş hakikatı kat'i delil hükmünde beş mâkul ve makbûl temsil ile beyan eder.
Yirmi Dördüncü Mektubun Birinci Zeyli .... 422
قُلْ مَا يَعْبَؤُا بِكُمْ رَبِّى لَوْلاَ دُعَۤاؤُكُمْ [1] âyetininmühim bir sırrını beş nükte ile tefsir ediyor. Ve duâ bir sırr-ı azim-i ubûdiyet olduğunu ve kâinattan daimi bir surette dergâh-ı Rubûbiyete giden en azim vesile ise duâ olduğunu ve duânın azim tesiri bulunduğunu kat'i ispat etmekle beraber; külliyet ve devam kesbeden bir dua, kat'iyen makbul olduğuna binaen; umum ümmetin Resûl-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâma salâvat namiyle dualarının neticesinde, Resûl-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın ne kadar yüksek bir mertebede olduğunu gösterir. Duanın da üç nev-i mühimmini zikretmekle beraber, beyan eder ki, duanın en