âyetlerinin sırrıyla; ehl-i imanı, uhuvvet ve muhabbete dâvet ediyor. Nifak, şikak, kin ve adâvetten men'edecek mühim esbabı gösteriyor. Kin ve adâvet;-ehl-i iman ortasında-hem hakikatça, hem hikmetçe, hem insaniyetçe, hem İslâmiyetçe, hem hayat-ı şahsiyece, hem hayat-ı içtimaiyece, hem hayat-ı mâneviyece gayet çirkin ve merdut ve zulüm olduğunu gayet kat'i bir surette ispat edip mezkûr âyetlerin mühim bir sırrını tefsir eder.
İkinci mebhas.... 385
اِنَّ اللهَ هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ * [1]
وَكَاَيِّنْ مِنْ دَۤابَّةٍ لاَ تَحْمِلُ رِزْقَهَا اَللهُ يَرْزُقُهَا وَاِيَّاكُمْ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ * [2]
sırrıyla, ehl-i imanı hırstan şiddetli bir surette men'eden esbabı gösterir. Ve hırs dahi, adâvet kadar muzır ve çirkin olduğunu kat'i delillerle ispat ederek; şu âyet-i azimenin mühim bir sırrını tefsir ediyor. Hırsa müptelâ adamlar, bu ikinci mebhası çok dikkatle mütalâa etmelidirler. Kin ve adâvet maraziyle hasta olanlar, tam şifalarını birinci mebhasta bulurlar.
İkinci Mebhasın hatimesinde, zekâtın ehemmiyetini ve bir rükn-ü İslâmî olduğunun hikmetini güzel bir surette beyan etmekle beraber; hakikatli bir rüyada güzel bir hakikat beyan ediliyor.
Şu Risalenin Hâtimesinde, اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَاْكُلَ لَحْمَ اَخِيهِ مَيْتًا [3] âyeti altı derece
zemmi zemmetmekle, altı vecihle gıybetten zecrettiğini ve mu'cizane ve hârika bir i'câz ile, gıybeti; hem aklen, hem kalben, hem insaniyeten, hem vicdanen, hem fıtraten, hem milliyeten mezmum ve merdut ve çirkin ve muzır olduğunu gayet kat'i bir surette, Kur'ân'ın i'câzına yakışacak bir tarzda beyan ediyor. Ve gıybet; alçakların silâhı olduğu cihetle, izzet-i nefis sâhibi bu pis silâha tenezzül edip istimâl etmediğine dair denilmiştir:
YİRMİ ÜÇÜNCÜ MEKTUP: .... 393
Bu mektubun birkaç mebhası var. Öteki mebhaslara bedel lâtif ve mânidar birtek mebhas aynen yazıldı. Şöyle ki:
Ahsenü'l-kasas olan kıssa-i Yûsuf'un (a.s.) hâtimesini haber veren
تَوَفَّنِى مُسْلِمًا وَاَلْحِقْنِى باِلصَّالِحِينَ [4] âyetinin ulvi ve lâtif ve müjdeli ve i'câzkârâne bir nüktesi şudur ki: Sair ferahlı, saadetli kıssaların âhirindeki zeval ve firak haberinin acıları ve elemi; kıssadan alınan hayali lezzeti acılaştırıyor, kırıyor. Bahusus kemâl-i ferah ve saadet içinde bulunduğunu ihbar ettiği hengâmda mevtini, firakını haber vermek daha elemlidir. Dinleyenlere "eyvah" dedirtir. Halbu