Meselâ, وَالشَّمْسِ وَضُحٰيهَا [1] daki kasem, On Birinci Sözdeki muhteşem temsilin esasına işaret eder; kâinatı bir saray ve bir şehir suretinde gösterir.
Hem يٰسۤ * وَالْقُرْاٰنِ الْحَكِيمِ [2] deki kasemle, i'câzât-ı Kur'âniyenin kudsiyetini ve ona kasem edilecek bir derece-i hürmette olduğunu ihtar eder.
وَالنَّجْم اِذَا هَوٰى [3] فَلاَ اُقْسِمُ بِمَوَاقِعِ النُّجُومِ * وَاِنَّهُ لَقَسَمٌ لَوْ تَعْلَمُونَ عَظِيمٌ * [4]
deki kasem, yıldızların sukutuyla, vahye şüphe îras etmemek için cin ve şeytanların gaybî haberlerden kesilmelerine alâmet olduğuna işaret etmekle beraber, yıldızları dehşetli azametleriyle ve kemâl-i intizamla yerlerine yerleştirmek ve seyyaratları hayret-engiz bir surette döndürmekteki azamet-i kudret ve kemâl-i hikmeti, o kasemle ihtar ediyor.
وَالذَّارِيَاتِ [5] * وَالْمُرْسَلاَتِ [6]deki kasemde, havanın temevvücâtı ve tasrifâtı içinde mühim hikmetleri ihtar etmek için, rüzgârlara memur melâikelere kasemle nazar-ı dikkati celb ediyor ki, tesadüfî zannolunan unsurlar, çok nazik hikmetleri ve ehemmiyetli vazifeleri görüyorlar.
Ve hâkezâ, herbir mevkiin, ayrı ayrı nüktesi ve faidesi vardır. Vakit müsait olmadığı için, yalnız icmâlen وَالتِّينِ وَالزَّيْتُونِ [7] kasemindeki çok nüktelerinden bir nükteye işaret edeceğiz. Şöyle ki:
Cenâb-ı Hak, tîn ve zeytinle kasem vasıtasıyla azamet-i kudretini ve